5
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
800
Okunma

panik atağımın kıyısına örüldü
pazar sabahının mahmurcu baştankara gözleri..
rüya yastığında kalmış aşkların eylül kirpiği
hazana ulanan kuşluk vakti renkleriyle
göğünün hicrankâr eline bırakıyor yalnızlığımı
mesafesiz çarpıyordu heyecanım kalbimin camdan duvarlarına..
yaralı gecenin us’una dönüşüyor saçlarımla dağılmış zaman/
ağır bir sevda yüküyle serçe parmağımda dönüyor dünya
başımda yetenekli sancılar geziniyor dikenli topuğuyla
kimi tökezliyor koşarken incecik ruhumun karanlığında..
solgun mor renkler dudağımda titrerken istemsiz
zayıf bir irade çıkıyor küçük dilimden
halusinasyona devrediyorum tüm yetkileri
korku durağına b’ağlanıyor imkânsızım
tanımadağım azrailin biri gelecekmiş hissi var dağarcığımda
yalınayakım
içimde yanık bir sevda çıkını
avucumda kuru ekmek kırıntısı
kalan sağlara hoşçakalın’la başlayan kimsesiz yolculuktu bu/
bir de inansam ;
güneş’siz sıcağa eğimli kadim rayların duraksızlığına..
işte geliyor..
söylendiği gibi değilmiş ölüm (!)
benimle ağır ağır gidecek sırrım
fakat ardımda yakılan tebessümlü ağıtları henüz duymadım
esprimin kıskançlığında yollara bıraktım cemaatimi
hiç kimse’iyi biliriz’ diyemedi
er kişi değil-yelin işiydim
cesedim kucağımda
sessizdi boş sanduka
ve el salladı
emanete bıraktığım kadavra
başındaydım,tozlu beyaz uçsuz ve tabelasız bir boşluğun..
-hasretineydi yıkımım gönüldaşım
el’an vuslatındayım/
aşkııımm burda mısın ?
elma dersem ...
..
5.0
100% (18)