13
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
1312
Okunma

hangi gözlere değdi yıldızlı gülüşlerin
ben yoluna minnetle serilmiş zifiri bir gölge iken
hangi sahrânın bağrı yandı ateşlice bakarken
seni karlı bir dağın dumanında türkülerken ben
hangi ülkenin limanına demirledin adını
lanetli bir nehrin sığ sularında
çalkalanan bir ağ iken ben
yalnızlık rıhtımında yalnız gezen
siyah peçeli bir yabancı
nerede o dümeni hasret kokan gemilerin
izi yok artık şehrin gri kaldırımlarında ayak seslerin
rüzgâr gibi esiyorum durmadan
uğultusuyla çekişir çığlığım
yüreğim sorular mahşeri bilmem bu kaçıncı
nedir Ya’rab nedir düşlerimi kemiren
anbean bitirecek beni
bağrımda seğiren sancı
sensizliği oynayan bir tiyatrodur alemim
kim bilir
nereye kadar sessiz ve perdesiz oynayacak
yüklemine üşümüş bir özne
güneşine küsmüş bir ayazım
dokunsan ağlayacak
korkarım maviden yoksun
ölü bir denizin dibinde boğulacak
nereye baksam her yerde yüzün
ufkuma çizdiğin dağlar bile dağlanacak
her şey boş ve yavan
yürürken ömür denilen dikenli yollardan
hüznümün hantal kuşları mıydı avuçlarımda yuvalanan
var git!
oyalanma bre gönül
ne vardı sanki avare olsan biraz
varsın inleye dursun dem beste nevâların operası
elbet bir gün
uçar gider uzağa içinin kuytularından
_boran