2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
418
Okunma
“Bir uğultu derinlerden
Koptu geldi durmadan
Bakmadan evimize hanemize
Yıktı geçti sormadan”
Gece yarısı derinleşen uykular
Yeni bir güne amade kılar bizi
Küçük ölümdür ya gece, maalesef
Düzeni mi desem emri mi doğanın
Mağlubuyuz bu kara gecenin
Selamsız sabahsız, hunhar,
Dağları yaran zalim bir güç
Kanatarak ruhumuzu
Sarsıyor evimizi inatla
Sallıyor sağa sola, aşağı yukarı
“Rabbim, sen yardım eyle
Bağışla bize çoluğumuzu çocuğumuzu
Öksüz yetim kalmasın kimse”,
Diyor büyüklerimiz canhıraş bir telaşla
Önce yavrularını düşünüyorlar
Atabilirlerse üç-beş adım
Çifter çifter su verilmiş kalkan misali
Kapanıyorlar evlatlarının üstüne
Bir saniye daha fazla yaşatmaya onları
Daha birkaç saniye önce hayat ortağımız
Tonlarca kütle kat kat çöküyor üstümüze
Yazsın tarihçiler bir bir son rüyalarımızı
Anlatsın şairler, yazarlar
Çapulcu Moğollardan bin beter bu afet
Bir çırpıda çalıyor hayatımızı
Kapılar, kapılar açılın
Parçalanmayın n’olur dayanın
Çıkarın bizi dışarı
Hiç olmazsa çocuklarımızı
Atın bir yol sokağa, caddeye
Tek razıyız bu cehennemden kurtulup da
Donmalarına dışarda!!!
Duvarlar, sırdaşlarımız
Yıkılmayın üstümüze, boyun eğmeyin
Salmayın ruhsuz betonları üstümüze
........
Aaah ah bu çığlıklar
Yürek yırtan bu çiğlıklar
Sinse de enkazların içine
Doğa acımasız ve vicdansız
Toprak Anaya küs mü kinli mi
Tınmadan çoluk çocuğa
Anayı-babayı, ebeyi dedeyi
Bir cellat gibi koparıyor hayattan
Yanıbaşında en sevdikleri
Acı ve kahır içinde bir bir
Verirken son nefesini
Canını henüz vermemiş her fert
Bin can veriyor gidenle beraber.
Ellerim üşüyor anne, ellerim!
Ayaklarım uyuşuyor...
Sağ bacağım sızlıyor, oynatamıyorum
Koruyucu meleğim mi ne aniden
“Koru!” dedi kendini
Kapadım iki kolumla başımı.
Üstüme düşen molozlar kırdı kollarımı
Şimdilik kurtarsam da kafamı
Çöktü üstümüze deprem
Çöktü her şeyimize; evimiz, ailemiz?
Yoksa bunlar yaşasak da biz neyiz?
Biz neyiz, biz neyiz?
“_Biz havasız, yaralı ve çaresiziz
Hasbelkader yaşasak da bu an
Çıkacak mıyız bu cehennemden
Güçlüdür babam bulur çaresini
Enkaz, moloz, beton meton dinlemez
Teee vakitte değil; tez vakitte çıkarır bizi dışarı!”
“_Yook yok maalesef, utanasım geliyor kendimden
Yetmiyor gücüm yetmiyor buza kesmiş ellerimle
Üstüste katlanmış ve sıkışmış beton bloklarını kaldırmaya
Canım çocuğumun sesini duya duya
En içten dualarla
Allaha yalvarsam yakarsam da
Yaklaşırken O’na kopuyor benden biraz daha
Neye varsınız elim, ayağım, bedenim? Dedim kendime
Ne işe yararsınız siz; yaramadıktan sonra
Moloz yığınlarını
Enkaz arasından çıkaramadıktan sonra
Canımdan öte bildiğimi
Nasııll, nasıll ...
......
En hafif(?) acıyı tarif eder mi usta bir yazar
Hangi kulak dayanır yaralı bir annenin ağıtına
Acı ve ağır tevekkülle isyan arasında
Tutuşmuş ruhuyla bir babayı
Hangi ressam çizer !...
Tüm yakınları burnunun ucunda
Hayatını kaybederken birer birer ....
Gayrı yaşamak ölmekten de beter
“Toprak ana, devlet baba
Ne kadar büyüksünüz ne kadar!
Ne kadar yaşlısınız
Benim kadar yaslı mısınız?”
Oğlum, dayan, az kaldı
Gelen gidenler umut serpiyorlar gönlüme
“Kurtulacak” diyorlar
Biraz daha sabretsin, dayansın
Sakatlığa, soğuğa, havasızlığa,
açlık ve susuzluğa
......
Bekliyoruz enkazın yanında Godot’u bekler gibi
Bekliyoruz yakınlarımızı kurtarmaya devleti
Toprak ananın Hades’inin hapsaldığı
Soyumuzun asil ve masum evlatlarımızın
Kurtarılmasını cehennemin dibinden
Hep kutsadığımız ve kutsanılan
Devlet babadan
Gam değil perişan halimiz
Bekliyoruz yırtık yüreğimizin çığlıklarıyla
En acı suskunluklarımızla
Canımız, ciğerimiz için
Bekliyoruz ...
Yaşarken en ağır kahırı
Viran hanemizin yanında
Çöken bedenimizin ve ruhumuzun enkazını
Kaldırsın şimdi belediyeler ve devlet
İnsanını yaşatmakta sınıfta kalanlar
Ahı tutsun hayatını kaybedenlerin
Ve yaşasa da içten içe ölenlerin
24-25 Mart 2023
Muharrem Delibaş
5.0
100% (2)