2
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1064
Okunma
İSTANBUL (2) –Muharrem Delibaş
Bu esinti , bu boğaz
Emsalsiz şehrin büyülü manzarası
İnsanın gözlerine sarası
Denizi pul pul, libası altın çul
İki kıtanın kadim kankası
Yeryüzünün Ankası İstanbul!
Ve sarhoşluğu, asırlardır içtiği
Şanlı, namlı, gamlı hükümdarların
Başta oğulları ve yakınlarının kanıyla da
Geçmemiş ve sularında akmış İstanbul.
Yetmiş iki milletten insanın
Nice fettan dilberin sırdaşı
Her güzelliğin payitahtı, sevdanın bahtı
Tarihe yaslanmış, doğayla ıslanmış, aşka kanmış
Bir bakışta bin gönül yakmış İstanbul !
Alır tüm dertleri, ağır bir elbiseyi
Bedenden çıkarmış gibi hafifletir insanı
Çam fıstığı, akasya, sardunyaların sultanı İstanbul
Fesleğen, böğürtlen, gürgenlerin serinliğini
Herkesin bağrına bağrına estiren
Ayakları başka diyarlardan kestiren İstanbul !
İki yakasında surların heybetli burçları
Nasıl ödensin yiğitlerin kanlarının borçları
Taşı, toprağı, ağacı, suyu, değişmez huyu
Yaşayana can, ağlayana kan İstanbul!
Yârin gözlerinde derinlik
İstanbul semalarında enginlik
Her noktasında ayrı, eşsiz bir zenginlik
Gece altın takar, gündüz giyer gelinlik
Sevdalı, şair gönüllere tan İstanbul
Anadolu’nun kanına giren şeytan İstanbul!
Aşiyan’la bezenen Rum denen diyarda
Yaşanmış sevdalar doyumsuz düş gibi
Filizlenir yepyeni aşklar deli rüzgârda
Felekten nice gün görmüş gibi
En güzel rüyaların yattığı han İstanbul
Yersiz, yurtsuz garibe külhan İstanbul.
Alıp da ölümsüz nefesinden
Paylaşırken seni hürmetle, sitemle
Cümle şair ve yazarlar kalbin kefesinden
Vefasız yârin tükettiği istemle
Bize düşen gamı sen an İstanbul
Nedim’den, Yahya Kemal’den bize ayan İstanbul.
Tarihin taşırken cesaret ve hırçınlığın
Rahat, girişken, gözü açık,
Korkusuz kişiliğini ildaşlarında
Büyüklü küçüklü deniz araçlarının
Kaygılı ve homurtulu sesi yankılanır
Aldırmadan martı çığlıklarına Boğazda
Yedi yerden rüzgâr
Esim esim, tatlı tatlı eser
Ağaçlar sulara sevi türküsü söyler
İse pasa, isyan İstanbul!
Kanadı kırık gönlüm Boğa2ın bir yanından
Öte ucuna uçan martılarla birlikte
Senin türkünü söyler hülya içinde
“Üsküdar‘a gider iken aldı da bir yağmur”
Teselli bulamaz, ters ters akıp giden suların
Kıyılara sataşan pervasız akışından
Avutur kendini cennet köşesi Çamlıca’nın
Yüksek yamaçlara, kurulmuş; samur kürklü,
Kışla baharı barıştıran yeşillik dokulu
Itır, amber, misk ve kekik kokulu ağaçlarında
Aaaaaah aah!
Gözlere seyran İstanbul!
Bulamazsın dengini!
Sen de benim gibi yan İstanbul!
Yalnız sen takarsın tacını sevdamın, güzelliğin
Aşiyan’ından Afrodit’in kokladığı bir gül vererek
Emirgân’ından rengârenk lâleler dererek
Eyüp Sultan’ın yücesinden papatyalarla
Asırları tutuşturan,
Dillere destan İSTANBUL (Gözden geçirildi)
Muharrem Delibaş 20-23/04/2015//15-16/01/2021
5.0
100% (3)