10
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
1142
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan
Hayat hikayesinin 100.bölümü
hatırlıyor musun hiç
hani gecede ve gündüzde
hani gençte ve yaşlıda
hani iyide ve kötüde gelir de gelir ya…
hatırlıyor musun
tarih ki bir tamahkar bezirgandır
ölümler alır, ölümler satar
güzel ölümler güzel atlara binerek giderler
sagular, yuğlar, mersiyeler ve ağıtlar ölü içindir
hep ölüm için…
gökten düşünce yıldızımız
lirik destanların gözyaşları ölüye akar
ölüme değil.
çünki ölüm bir vuslat olur
ancak o vakit bilirsin
ölüm bir rüya mıdır
gerçek mi
ya rüya olan dünya mıdır
öte mi…
yoksa ellerini kim ısıtır
karlara karılan kara toprak altında ölülerin
yurtlarını kim ışıtır
seslerini kim işitir
azığı has, biniti yürük değilse
akşamların yumuşak tüylerine dokunmuş kargılar misali
azgın atları boşandıran bir ölüm var ey dostum
bize her gün kendimizi hatırlatan
bir ucunda aldanışlar
diğer ucunda yanışlar ya uyanışlar olan bir yer
ötede gönül aydınlıklarına çevrilecek bir eşik var
ah o aşınmış eşik
güneş görünmez olur da gök bulutlanır da hani
sonu gelmez bir uykuya dalar gibi
girilir bahar ülkesine ya
bilemezsin kara mı, ak mı
yakın mı
uzak mı…
ölümden korkanlar bilemezler
nedir yaşamanın sırrı
ve bilmezler yerin üstünde görüp geçirdiğimiz rüyaların
yerin altında ebedi gençlikle devam edeceğini…
esirgeyen ve bağışlayan huzurunda
kalu’ya bir bela sözünün son sınavını başarmış
yaran meclisinde
bütün belalardan uzak
ve bütün çirkinliklerden azade
ölümden ne korkarsın ki o zaman
korkma ebedi varsın dostum…
ölüm…
ateş almış gemilerin suya yansıyan yangınları gibi
kızartır ruhumuzu
bilmez misin her gün
yüzlerce kent dosyalanır her kentin kabristanında
iki karış toprak tabakası kadar,
canlarımıza yakın
yaşamak, mavera çiçeklerin rengindedir orada
ya ki kızıl kor demetlerince dehşet
veya sarp güvercinlerce düşen canların anlattığı
öykülere dönen bir mavera
bir sevgiliye erer gibi
göğsümüze iliklenen imanların
aşka dönüştüğüdür ölüm
bir tek aşk
yalnızca aşk için
dünyayı değiştermeye ahdetmiş delikanlılar da
pembe düşler gören kızlar da
dingin ve durgun ve dargın ihtiyarlar da
ölümü tadarlar bir vakit
kefenlerin cebini bulamadan
gelimli gidimli dünya
doğumlu ölümlü dünya
su ve toprak ve rüzgar ve ateş
ah vefasız dünya
ah fani dünya…
sayılı günler tükenince
coşkun ırmaklardan gebe kalan zamanlar bitince
bıkkın direnmeler sona erince
hayattan bir renk,
bir ışık, bir de ses götürmediler diye
ağlarız ya ölülere
aslında geride kalanlardır ölenler
sen ölmekten değil
yaşayamamaktan kork
azrail elma derse
çık -git hayattan dostum
ardına hiç bakmadan
*
hicret’in 5. senesi
beni kurayza yahudilerinin
efendimizle olan anlaşmalarına göre
hendek muharebesi’nde düşman tarafından sarılan medine’yi
müslümanlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu
bunu yapmadılar
üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak
harbin en önemli safhasında
müşriklerle iş birliğine giriştiler
efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete
hakarette bulundular
resulullah da kim oluyormuş
muhammed’le aramızda
ne ahit vardır ,ne de akit
daha da ileri giderek efendimiz için
küstahça ağır sözler bile sarf ettiler
bununla da yetinmediler
medine üzerine baskınlar düzenleyerek
müslüman aile ve çocukları
kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar
bu hareketleriyle müslümanları
telaş ve endişeye düşürdüler
efendimizin kendilerine lütufkar davranmasına karşı
açık bir nankörlük ve hıyanetti
hendek muharebesi’nde
müşrikler yanında yer alan kurayzaoğulları da
hayal kırıklığı içinde
medine’ye iki saatlik mesafede bulunan
sağlam kalelerine çekilmişlerdi
giriştikleri haince hareketin farkında idiler
bu sebeple resul-i ekrem’in
her an üzerlerine yürümesinden
endişe duyup korkuyorlardı
müslümanlar medine’ye henüz yeni dönmüşlerdi ki
cebrail (a.s.), resul-i ekrem’e şu emri getirdi
ya muhammed
Yüce Allah, sana
beni kurayza üzerine yürümeni emrediyor…
resul-i ekrem silahını yeni çıkarmış
temizliğini henüz bitirmişti
derhal hz. bilal’i çağırtarak
bütün müslümanlara şunu nida etmesini emretti
işiten ve Allah’ın emrine itaat edenler
ikindi namazını beni kurayza yurdunda kılsın
bu daveti duyan müslümanlar bir anda toplandılar
efendimiz sancağı hz. ali’ye teslim ederek
ordudan önce onu yola çıkardı
abdullah b. ümmü mektum’u ise
medine’de yerine imam bıraktı
islam ordusu üç bin kişiden ibaretti
içlerinde otuz altı süvari vardı
ordu, resulullah’la olan anlaşmasını
en kritik bir zamanda bozan
vatana hıyanet eden
düşmanla iş birliğine girişen
beni kurayza yahudilerine
hakettikleri cezayı vermek üzere
yola çıkıyordu
ordudan önce yola çıkarılmış olan hz. ali
kurayzaoğulları kalelerine yaklaşarak
sancağı kalenin dibine bıraktı
beni kurayza yahudileri
cürüm üzerine cürüm işlediler
peygamber efendimiz ve mücahitleri
iyi bir şekilde karşılamak yerine
onlar hakkında ileri geri konuştular
söylenmeyecek laflar ettiler
bu, onların teslim olmayıp
mukavemet edeceklerinin ifadesiydi
efendimiz
önce mücahitlere onları oka tutmalarını emretti
mücahitler, onlara ok yağdırmaya başladılar
kurayzaoğulları da kalelerinden
müslümanların üzerine en şiddetli bir şekilde
ok yağdırıyorlardı
böylece, kurayzaoğulları
muhasara altına alınmış oluyorlardı
efendimiz,
her şeye rağmen muhasarayı kaldırmıyordu
müslümanları da
cihada ve sıkıntılara katlanmaya
teşvik edici konuşmalar yapıyordu
beni kurayzalar, muhasaranın uzadığını görünce
sıkılmaya başladılar
münafıklardan da herhangi bir yardım gelmeyince
bütün bütün mâneviyatları sarsıldı
büyük bir korkuya kapıldılar
görüşme isteğinde bulundular.
resul-i ekrem isteklerini kabul etti
efendimizle görüşmek ve konuşmak üzere
içlerinden nebbaş b. kays’ı gönderdiler
nebbaş, ya muhammed
beni nadir yahudilerinin teslim oldukları gibi
kanımızı dökme
mal ve silahlar senin olsun
kadınlarımız ve çocuklarımızı
alıp memleketinden çıkıp gidelim
her cins silah hariç olmak üzere
her aile için bir devenin taşıyabileceği
gerekli eşyayı götürmemize müsaade et
efendimiz,
hayır… bu teklifi kabul edemem
nebbaş, ikinci teklifi yaptı
öyle ise, kanımızı bize bağışla
sadece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim
malları olduğu gibi bırakalım
efendimiz,
hayır…kayıtsız şartsız,
benim hükmüme itaat edip
teslim olmaktan başka hiçbir çareniz yoktur
nebbaş, meyus ve perişan bir halde
kavminin yanına döndü
olup bitenleri olduğu gibi anlattı
aralarında bundan sonra bir kargaşalık başladı
birbirlerine ileri geri laflar sarf ettiler
bir taraftan da
kadınlar ve çocuklar ağlaşıp duruyorlardı
buna dayanamadılar
yaptıklarından son derece piş¬man oldular
bu sırada iki kardeş olan
sa’lebe ile esid b. sa’ye, ortaya çıkıp
kurayza oğullarına nasihatte bulundular
kurayzaoğulları, kıskançlıklarının esiri olmuşlardı
peygamber efendimizin nübüvvetini tasdik etmeye
niyetli görünmüyorlardı
iki delikanlı olan sa’lebe ve esid’le
amcalarının oğlu olan esed b. ubeyd
kaleden inip, müslüman oldular
beni kurayza yahudileri
yirmi beş gece süren muhasaradan sonra
başka çare kalmadığını anlayarak
teslim olmayı kabul ettiler
haklarında hüküm vermek üzere de
efendimizden bir hakem tayin edilmesini istediler
resul-i ekrem
ashabımdan istediğinizi hakem seçiniz buyurdu
kurayzaoğulları
biz, sa’d b. muaz’ın vereceği hükme göre
teslim oluruz dediler
efendimiz… pekala
sa’d b. muaz’ın hükmüne göre teslim olunuz buyurdu
hendek muharebesi’nde yaralanan hz. sa’d b. muaz
o sırada tedavisine bakılması için
mescid-i nebevi’de kurulan bir çadırda bulunuyordu
evsli müslümanlar, onu alıp
hz. resulullah’ın huzuruna getirdiler
efendimiz
ey sa’d bunlar, senin hükmüne göre
teslim olmayı kabul ettiler
haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla
hz. sa’d, ya resulallah dedi
ben iyi biliyorum ki Allah
sana, onlara yapacağın muamele hakkında
bir emir vermiştir
sen, Allah’ın sana emrettiğini yap
efendimiz
evet, öyledir
sen de onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla
hz. sa’d
ya resulallah
onlar hakkında
Allah’ın hükmüne uygun
hüküm veremem diye korkuyorum
efendimiz ısrar etti
sen, onlar hakkında hükmünü ver
beni kurayza Yahudileri
eskiden beri
evslilerin müttefikleri idiler
bu sebeple hz. sa’d, onlardan söz almak istedi
kurayzaoğulları hakkında vereceğim hükmü
kabul edeceğinize dair
bana Allah’ın ahd ve misakı ile söz veriyor musunuz
diye sordu
evsliler evet, söz veriyoruz dediler
hz. sa’d, efendimize olan derin hürmetinden dolayı
bizzat ismini zikredip sormaktan haya duydu
yüzünü başka tarafa çevirerek
şurada bulunan zat da
bu yolda vereceğim hükmü kabul buyuracağına dair bana
Allah’ın ahd ve misakı ile sizin gibi
söz veriyor mu diye sordu.
resul-i ekrem evet... diye cevap verdi
sonra hz. sa’d’ın emri üzerine
kurayzaoğulları kalelerinden indiler
silahlarını bırakıp teslim oldular
hz. sa’d b. muaz
bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladı
ben, onlar hakkında
bülûğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına
malların müslümanlar arasında taksim edilmesine
çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim
efendimiz,
hz. sa’d’ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek
sen, onlar hakkında
Allah Teala’nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne
uygun hüküm verdin buyurdu
hz. sa’d b. muaz’ın
kurayzaoğulları yahudileri hakkında verdiği hüküm
hz. masa’nın şeriatındaki hükme uygundu
tevrat’ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır
…bir şehre harp için yaklaştığında, onu sulha davet edesin
ve eğer sana sulh cevabını verip kapılarını açarsa
içinde bulunan kavmin hepsi sana haraç verip,
hizmet etsinler
lakin, eğer, seninle musalaha etmeyip harp ederse
onu muhasara edesin
ve Allah’ın (Rab)
onu senin eline teslim ettikte
erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin
kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganimeti
o şehirde bulunanların hepsini
yağma edip Allah’ın (Rab¬bin) sana verdiği
düşmanlarının ganimetlerini yiyesin
beni kurayza yahudileri
tevrat’ın bu hükmüne uygun olarak
kendilerine verilen cezaya bilmecburiye rıza gösterdiler
efendimizin emriyle, büluğ çağına ermiş erkeklerin
elleri bağlandı
bütün eşyaları bir araya toplandı
eli bağlı erkekler, mallar ve davarlar medine’ye getirildi
ganimetler bir eve kondu
davarlar ise, etrafa yayılmaya bırakıldı
daha sonra ganimetlerin beşte biri
beytü’l-male, tahsis olundu
kalanı mücahitler arasında pay edildi
verilen hüküm gereği erkeklerin boyunları vuruldu
muhasara sırasında kaleden aşağı taş bırakarak
bir sahabenin şehit olmasına sebep olan
nübate adındaki bir kadına da kısas uygulandı
bu arada birkaç kişi de affa uğradı
daha önce müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı
iyilik gören sahabeler, onların affını isteyince
resul-i ekrem de onları affetti
böylece, medine’nin etrafı
muzır unsurlardan temizlenmiş oldu
hz. resulullah ve müslümanlar
bu hadiseden sonra
uzun müddet huzur ve sükûn içinde yaşadılar
ve harpsiz bir devir geçirdiler
redfer
5.0
100% (18)