5
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
726
Okunma

Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
Hayat hikayesinin şiirsel serisi 35.bölüm
ertesi sıla olunca gurbet de seviliyor
arkası güneş olunca, perde de ışıtıyor
yok iken var edilmişiz
varlığımız yokluğumuza tercih edilmiş bizden habersiz
bir rağbetin sonucuyuz her birimiz
bir beğeninin meyvesiyiz
kim rağbet ederdi ki bize yokluğumuzda
yokluğumuzu kim fark edebilirdi ki
eksikliğimize kim razı olmaz ki
illa ki O’…
başka kimseler değil
illa Allah
ki sabır Allah’ı yanında bilmektir
sabretmek Allah’ın yanında bulunmaktır
gülünü inkar eden hangi diken mahcup olmadı ki.
diken çok, gül azdır
alemin göğsünde gül’e dönen muhammed (sav)’in
hiç görmez mi az’ın ne kadar aziz olduğunu
Allah’la olan az değil
azizdir
kureyş müşriklerinin hayatlarında büyük bir tedirginlik
can sıkıcı bir endişe hakim bulunuyordu
hepsinin zihninde karar kılmış fikir şu idi
mutlaka ebu talib’in yetimi muhammed’in işi
bir an önce halledilmeliydi
konuyu görüşmek üzere,
darü’n-nedve’de toplanan kureyş
hararetli ve ateşli konuşmalarından sonra
ebu cehil’in teklifi kabul edildi
muhammed’in vücudu ortadan kaldırılacaktı
bu korkunç cinayeti işlemeye kim cesaret edebilirdi
işin içinde haşimoğullarının böyle bir hal vukuunda
kan davası gütmeleri de söz konusu idi
bu iş için bazıları büyük vaatlerde de bulunuyordu
mesela ebu cehil
muhammed’i öldürecek kimseye benden
100 kızıl ve siyah deve
şu kadar altın,
şu kadar gümüş
kimse bu korkunç kararı tatbik etme cesaretini
kendisinde göremiyordu
içlerinde biri vardı uzun boylu, iri yapılı
kimseye boyun eğmez,
gözünü daldan, budaktan sakınmaz
gözü pek biri
ortaya atıldı
bunu ben yaparım..dedi
bir anda bütün gözler
ortaya atılan bu cesur adamın üzerine çevrildi
baktılar hattaboğlu ömer’di bu
ömer’in bu işi yapabileceğinden emin olan kureyşliler
hep bir ağızdan
evet, bunu ancak sen yapabilirsin
görelim seni
ömer, artık hedefini tespit etmişti
doğruca darü’l-erkam’a giderek
orada peygamber efendimizi bulacak
ve alınan kararı yerine getirecekti
kılıcını kuşanan ömer
kan çanağına dönmüş gözleriyle
etrafa öfkeli bakışlar savurduktan sonra
doğruca kabe’ye giderek tavafta bulundu
sonra da kin, düşmanlık dolu sert adımlarla
safa tepesinin yolunu tutup
darü’l-erkam’a doğru yollandı
gidişinde bir mana vardı
bir hedefe doğru gittiği besbelli idi
yolda, müslüman olmuş ,imanını gizleyen
akrabasından nuaym bin abdullah hazretlerine rastladı
ömer’in bu değişik tavrı karşısında sormadan edemedi
nereye gidiyorsun ey ömer
şu, dinini bırakan
kureyş’in arasına ayrılık düşüren muhammed’in
vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum
bu dehşetli karar karşısında
tüyleri diken diken olan hazret-i nuaym
onu bu fikrinden caydırmanın yolunu aradı
vallahi, çok zor bir işe kalkışmışsın
muhammed’in ashabı onun başı ucundan
bir an dahi olsun ayrılmıyor
ona yol bulmak çok güç
farzet ki, bir yolunu bulup onu öldürdün
zanneder misin ki, abd-i menafoğulları senin yeryüzünde
elini kolunu sallayarak dolaşmana müsaade eder
sert bakışlarını muhatabının üzerinde gezdiren ömer
sen de mi ondan yana oluyorsun yoksa
beklenmedik bir cevapla karşılaştı
ya ömer, sen beni bırak
önce ev halkına, aile efradına bak
enişten ve amcaoğlun said bin zeyd ile
eşi kızkardeşin fatıma müslüman olup
muhammed’in dinine tabi olmuşlar
git, önce onlarla uğraş
ömer’de bir şaşkınlık bir tereddüt
duyduklarına önce inanmak istemedi
hatta araştırma ihtiyacını bile duymaz görünerek
yoluna devam etti
ancak içine düşen şüpheyi yenemedi
ve yarı yolda fikrini değiştirerek
kız kardeşinin evine doğru döndü
bu sırada…
fedakar sahabi habbab bin eret
hazret-i said ile ailesi hz. fatıma’ya
yeni nazil olan taha suresini okumakta idi
evinin önüne yaklaşan ömer
bu sesi duydu
kapıyı hiddetli hiddetli bir-iki çaldı
açılmadığını görünce omuz verip kapıya yüklendi
ve hışımla içeri daldı
hz. fatıma, hiddetli hiddetli kapı çalanın
kardeşi ömer olduğunu anlamış
kur’an sahifelerini hemen bir tarafa kaldırmıştı
hz. habbab da bir köşeye saklanıvermişti
ömer, öfke dolu sesiyle
okuduğunuz ne idi
eniştesi telaş ve heyecan dolu ifadelerle
bir şey yok, sadece aramızda konuşuyorduk
ömer’in öfke ve hiddeti bütün bütün arttı
masum masum duran eniştesinin yakasına yapıştı
demek duyduklarım doğru imiş
siz de muhammed’in dinine girdiniz öyle mi
onu yere çarptı
hazret-i fatıma kocasını kurtarmaya kalktı
sert bir tokatla o da kendini yerde buldu
müslümanlığını gizlemenin artık
bir mana ifade etmeyeceğini anlayan hazret-i fatıma
ayağa kalktı ve
elinden geleni yap, ey ömer
ben ve kocam artık müslümanız
Allah ve resulüne iman ettik diye haykırdı
bu sözlerini, getirdiği kelime-i şahadet takib etti
ortalık bir anda bu kelimenin
azamet ve haşyetiyle çınladı
manzara ibretli ve içler acısıydı
bir insan, kız kardeşini Rabbim Allah dediği için
nasıl böylesine insafsızca dövüp
kan revan içinde bırakabilirdi
kan revan içinde bırakılanın haline rağmen
davasını haykırmaktan geri durmaması karşısında
hangi katı kalp yumuşamaz
hangi yürek insafa gelmezdi
ömer, şaşırdı birden
kalbinde dalgalanmalar meydana geldiğini
hisseder gibi oldu
daha fazla ayakta duramadı
yere oturdu
derin derin düşündü
…hele getirin şu okuduklarınızı
getirin de muhammed’e gelen şey ne imiş göreyim
hazret-i fatıma önce tereddüt gösterdi
kardeşinin mübarek kur’an sahifelerine
hakaret edebileceğinden korktu
ancak ömer …korkmayın diyerek
onun bu endişesini yok etti
kur’an sahifeleri ancak temiz kimselere verilebilirdi
halbuki ömer, henüz şirk üzere bulunuyordu
dolayısıyla da manen temiz sayılmıyordu
hz. fatıma …
ey kardeşim
sen Allah’a şerik koşulan
bir inanç üzere bulunduğun için
temiz sayılmazsın
halbuki, ona ancak temiz olanlar el sürebilir
kalk önce bir yıkan
hz. ömer, kalkıp gusletti
hz. fatıma koyduğu yerden kur’an sahifesini
hürmetle alıp ona verdi
hz. ömer katipti
okuma yazma bilirdi
eline aldığı sahifeyi başından okumaya başladı
…ta ha
biz kur’an’ı sana meşakkat çekmen için indirmedik
onu, Allah’tan korkan kimse için
bir öğüt olarak indirdik
o, yeri ve yüce gökleri yaratan Zat tarafından
peyderpey indirilmiştir…
ömer, hem okuyor
hem de okudukları üzerinde düşünüyordu
kur’an’ın ebedi ve edebi belagati karşısında
şaşkına dönmüştü
sanki, az evvel kılıcının kabzasına yapışıp
peygamberimiz (s.a.v.)’i ortadan kaldırmaya giden ömer
o değildi
kalbindeki katılık
yüzündeki öfke yok oluvermişti birden
az evvel kan çanağını andıran gözleri
şimdi aydınlık saçıyordu
yüzüyle beraber, içi de gülüyordu
surenin devamında
…muhakkak ki Allah Benim
Benden başka ilah yoktur
Bana kulluk et
ve Beni anmak için namaz kıl.
ayetini okuyunca haykırdı ömer
bu ne güzel
ne şerefli
ne haşmetli bir kelam
bu kelamdan daha güzel
daha tatlı bir söz olamaz
ömer’in kalbinin hidayet nuruyla sarıldığını
onun aydınlığına kavuştuğunun işaretiydi bu ifadeler
hz. ömer’in bu sözlerini işiten kur’an hocası hz. habbab
gizlenmiş olduğu yerden ortaya çıkıverdi
müjde, ey ömer
dilerim ki, resulullahın yaptığı dua
senin hakkında gerçekleşsin
dün gece o,
…Allah’ım, islamiyeti ya ebü’l-hakem bin hişam’la
ya da ömer bin hattab’la kuvvetlendir diyerek
dua etmişti
biri server-i kainat efendimizin
vücudunu ortadan kaldırmakla ancak islam davasının
önüne geçilebileceğini teklif eden ebu cehil
diğeri bu teklifi kabul edip
kararı infaz etmeye kalkan ömer
ömer’in ,
resulullah aleyhindeki düşünceleri
tamamen aksine dönmüştü
bir an evvel fahr-i alem efendimizin huzuruna varıp
hidayet nuruyla kucaklaşmak istiyordu
resulullah şimdi nerede diye sordu
resul-i ekrem efendimizin, ashabından bazılarıyla
safa tepesi eteğindeki darü’l-erkam’da
bulunduğunu öğrenince
derhal yola koyuldu hz. habbab’la
gözcü ömer’in silah belde geldiğini
içeriye haber verdi
herkesi bir telaş ve heyecan havası sardı
sadece biri müstesna hazret-i hamza
elini kılıcının kabzasına atarak
…bırakın gelsin
korkulacak ne var
eğer hayırlı bir maksatla gelmişse
kendisini hayırla ağırlarız
eğer kötü bir niyetle gelmişse
onu kendi kılıcıyla hallederiz
manzarayı seyreden fahr-i alemin yüzünde tebessümler belirdi
ömer’in gönlünün hidayet nuruyla aydınlandığı haberini almıştı
hiç bir telaş ve endişeye kapılmadan oturduğu yerden
…telaş edilecek bir şey yok
bırakın gelsin
eğer, Allah, onun hayrını murat ettiyse
kendisini doğru yola iletir.
diye emir buyurdu
bu emir üzerine kapı açıldı
kapı önünde bekleyen ömer, heybetli görünüşü
silahıyla içeri girdi
yüzünde öfke değil, muhabbet parıltıları vardı
gözleri, hak ve hakikati aramanın aydınlığı içindeydi
resul-i ekremle bir an göz göze geldi
kainatın serveri efendimizin
manevi heybeti karşısında
kendinden geçer gibi oldu
her şeyini unutmuştu
nebiyy-i ekremin nurani bakışları
kalb ve ruhunu tesiri altına almış
adeta avuçlamıştı
bir müddet birbirlerine bakıştıktan sonra
resul-i ekrem efendimiz sessizliği
heyecan ve telaş havasını
…neye geldin, ey hattab’ın oğlu ömer.
sorusuyla dağıttı
sonra da elini uzatıp kılıcının bağından tuttu
…Allah’ım, islam dinini hattaboğlu ömer’le kuvvetlendir.
diye dua etti
hz. ömer, ruhunu
hidayet güneşinin cazibesine kaptırmıştı artık
resulullah efendimizin sualini
…Allah ve resulüne ve onun Allah’tan getirdiklerine
iman etmek için geldim.
kelime-i şahadet getirerek müslüman oldu
nebiyy-i ekrem efendimiz ile ashabı kiramın sevinçleri
son haddine varmıştı
hep bir ağızdan yüksek sesle tekbir getirdiler
Allahü ekber...
Allahü ekber...
Allahü ekber...
mekke sokaklarından duyulan tekbir sesleri
ufukları çınlattı
oradan göklere doğru nurani dalgalar halinde yükseldi
artık hazret-i ömer müslümandı
kırkıncı müslümandı
bundan böyle, cesaret, kuvvet ve kahramanlığını
şirk için değil
islam dini uğrunda kullanacaktı
kureyşlilerin verdiği karar üzerine
server-i kainatın vücudunu ortadan kaldırmaya koşan ömer
şimdi onun etrafında pervane hz.ömer olmuştu
yiğitliğine imanın hadsiz kuvvetini de ekleyen hz. ömer
bundan böyle Allah için
resulullah için
müşriklere gözdağı vermeye koşacaktı
birdenbire parlayan bu ateş
hz. muhammed güneşinden
feyz ve ışık alarak
dünya tarihine adalet timsali
adil ömer diye geçecekti
cesaretin gerçek kaynağı olan imanı
kalbine yerleştiren hazret-i ömer
artık yerinde duramaz olmuştu
resul-i erkeme seslendi
…ya resulallah
biz ölsek de yaşasak da
Hak din üzere değil miyiz
resul-i zişan
…evet, varlığım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki
siz kalsanız da ölseniz de Hak din üzeresiniz.
cevabını verince
hz.ömer,
..öyle ise hala ne diye gizleniyoruz
seni Hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki
korkmadan, çekinmeden
cesaretle bütün şirk meclislerine gidip
açıklayacağım islamiyeti
resul-i kibriya efendimiz önde
sağında hazret-i ömer
solunda hazret-i hamza
diğer sahailer arkalarında
darül’l-erkam’dan çıkarak
kabe’ye doğru yol aldılar
vakur adımlarla mescid-i harama girdiler
hazret-i resulullahın başını bekleyen müşrikler
bu manzara karşısında şaşırıp kaldılar
şaşkın, ürkek ve korkak bakışlarla
bir hazret-i ömer’e,
bir hazreti hamza’ya bakıyorlardı
bir ara cesaretlerini toparlayarak
…ey ömer, arkanda ne var, ne ile geldin
hz. ömer,
…la ilahe illallah
muhammedü’r-resulullah ile geldim
kimse yerinden kımıldamasın
yoksa boynunu vururum
müşriklerin sesi sedası kesildi
dilleri tutulmuştu sanki
resul-i kibriya efendimiz serbestçe
kabe’yi tavaf etti
ve namaz kıldı
müslümanlar da açıktan açığa namaz kıldılar
hz.ömer’in müslüman olması
islamiyet için bir fetih
müslümanlar için bir şeref ve izzet idi
hazret-i ömer der ki
…işte o zaman Allah resulü
hak ile batıl olanın arasını ayırdı diye
bana faruk’ adını taktı
zulmün ağırlığında sabır taşları çatlıyor umarsızca
dile getirilememişliğin boğuk sancıları
saplanıyor böğrümüze arsızca
yazık ki sahralara yayan yarelere
sevincin kalbini kemiren sözler yazılıyor artık
yıldızsız zamanlarda
yıldız alacası bir dünyada
çaldırdık son şafak yıldızımızı
yerlerde çiçek
göklerde yıldızdı düşlerimiz
ve heyhat, yıldızların düştüğü yere
kilitlendik
yıldızlarımız kaydı
her gece avare uykusuzluklarda
yıldızlar sayarak poyrazına tutulduk yıldız yelinin
yıldızlarımızı söndürdüler göklerde
sonra yağmalanan günlerde
el ele tutuşup gittiler
yıldızsız semalara
yittiler…
redfer
5.0
100% (11)