hangi gün düştük bu dünyanın içinde ayrı ayrı
geceyi kuşatan nikotin tadındaki aşkların
tene sinmiş kokusunu bilirsin görkemli kentlerin birbirine geçen soğuğu tanıdıktır bu mevsimde yalnızlar sokağının uçurumunda ısınanlar gibi tanıdık bir yüz arıyor yanan parmak uçlarım bir yandan taşı toprağı incitmeyen nehirler gibiyim sonra gözlerimin durgunluğu bir cam gibi kırılıyor caddelere kulaklarımda nasıl bir ağrı birikti bilemezsin geçmiyor ki iki gözüm geçmiyor susuyorum o gündür sen utangaç doğumun bir gün güzelliği ben iklimi örselenen bir gelincik kadar dağınığım saçları okşanmamış insanların sevinçlerine tebessüm ederdik canımız da yanardı sevmekten, biz ağlaşırdık göğsümüzü göğe açardık da kuşlar dolardı içeri hangi gün düştük bu dünyanın içinde ayrı ayrı iki gözüm saçlarını severken sana anlattığım hikayelerin bükülmüş de tekrar okunmayan sayfaları gibiyim insanların hatıraları mercanlara benziyormuş hikayeleri renkliymiş çok evvel zaman sonra kederlenmişler beyaza dönmüşler tutunamamışlar da siyah olup gitmişler tane tane savruk şimdi iki gözüm birbirine uzak denizlerde hayatlarımız az önceydi çocuklara şeker hediye ettim onlar şekeri severdi biz onları en masum yalancısı olabilirdik bu dengenin sevinçlerin en fakir hırsızı ikimiz gidenlerin acı ve zalimlerin kederli bıraktığı kavgalar eylemleri beraberinde getirir sonra o eylemler devrimleri bazen de soğuk demirlere asılı kalır hayatlarımız *utangaç gözlerinden öpüyorum dünya senden çok sevmedi beni* yeri değildi zamanı değildi sevgilerin bir başka mevsimde buluşur muyuz? dünyanın çocuklarını sarabilecek kadar geniş kanatlarımız olur dünyayı sevebiliriz … Doğan’a sevgiyle Deniz Eğmen 9 ekim 2022 çok değerli seçki kuruluna, şiir adına teşekkürlerimle |