11
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
536
Okunma
Yıl: 1987
Giresun ili
Alucra İlçesi
Aktepe Köyü
Belençayır Mahallesi ilkokulu’nun birleştirilmiş sınıflı tek öğretmeniyim.
Halk zar zor hayvancılıkla geçinir, tarlalar öküzle sürülürdü.
Zor duyan ve zor gören 90’ına yaklaşmış Yakup amca vefat eder.(Yakup’a, Yahup denirdi)
Okulda çocuklar haber verdi..
Gittim, gördüm.. Gördüklerimi yazdım..
3-5 gün sonra bu hikayeyi sınıfın kara tahtasına yazarak ;
Çocuklardan defterlerine yazmalarını, eve gittiklerinde anne ve babalarına okumalarını söyledim.
Yanıma ilk Yakup amcanın oğlu Cafer geldi.Sonra tüm mahalleli..
Hepsi de suç işlemiş çocuk gibiydiler..
Hikayede adı geçenlerden çoğu ahrete göçmüş.
Mevlam Rahmet Eylesin. Amin.
“ Bir ihtiyar “ dediler “ seksenlik,doksanlık” tı
“gözü görmez kulağı duymaz,tam topraklıktı..”
Haber verdi çocuklar “ bu sabah ölmüş ! “ diye
Gittim baktım ki haber gitmemiş hiç kimseye
Dışardaki karların üstüne yağan yağmur
Tövbe verir insana yoldaki sulu çamur
Tek tek geldi Zilliler çoğaldı Belençayır
Göstermelik ağıtlar, “ desinler “ için kahır!
Biraz sonra onlar da unuttu cenazeyi
Dana, öküz alında, satıldı..Aç keseyi!
Sakallılar birikmiş yer arar, ezan okur,
Yıkayacak kimse yok ölüyü ! Nasıl olur ?
Hani ilim,irfan şu Arabi kelimeler
Sıcak bir çay bulunca bitti hep melemeler
Birkaç kişi harabe çeşmeye baktığında
“ Nazarlanır “ dedim "su alırız aktığında ! “
At’la gitmiş birisi. Karşı’dan gelmiş imam
Beğenmiyor imamı sakalı bozuk adam
Kılınarak namazı gidildi mezarlığa
Bir büyüğe karşılık rastlarsın on çocuğa
Çoluk çocuk demeden ne kadar gömmüşsünüz!
Farkında değilsiniz ama siz ölmüşsünüz!
Mezarlıktan geriye dönmedi hiçbir Zilli
Belençayır doldurur bu akşam Cafer gili
Kesilmeyen yağmurla akşamın karanlığı
Kimine aş gözletti,kimine samanlığı..
Düşe kalka vardım ki : Ortada iki sofra
Çalakaşık sarılmış “Yahuplar “ tabaklara..
Vurur karşı duvara sobadan çıkan alev
Sofra kalktı uzandı hepsi yorgun birer dev
Sıcaklığı tat verir odanın ve çayların
Varlığıyla yokluğu birmiş şu ihtiyarın
Çözülürken çeneler tek tek söz gürültüsü
Çalışıyor vermeğe bir ağa görüntüsü
Önce Sami başladı, nereden geldiyse laf
“Yolumuz dar “ dedi “ bak kesilmiş iki taraf “
Her bir yandan çakılan kazıklar ve sırıklar
“ Bir yandan da Kaya’nın pey’ini* yıkacaklar”
Şenel : “ Yıkın “ diyordu “ Çekelim sırıkları
“Çeşme gitsin o yana çekeyim ben duvarı..”
- Bir yol ki öküzün bile zor geçer olmuş,
Bir karış yer için mi altıyla üstü dolmuş?
Şu köyünün yolları açılır dozerlerle
Yoldan dozer geçemez ki sen bekle babam bekle..
Yarı yolda inersin cipten “Çö…” dersin yola
İşte gördün “ ne lazım olurmuş giden kula?”
Tarlasından kimi yol vermedi komşusuna
Karışmadı kimi de boşuna dolusuna
Bostan yaptı kimi, su bölerek borulardan
Kimi ağaç kesti şu küçücük korulardan
Yeni bir yol yaptılar, kimi de kalkıp gitti,
Kimi öküzün eski yoluna kavak dikti
Kamyon :öküz , traktörde : öküz , Yol : öküzün
Yürü yalan dünya hiç geride kalmaz gözün
“ Bir ihtiyar “ dediler, “ Seksenlik,doksanlıktı”
“Gözü görmez kulağı duymaz,tam topraklıktı..”
“Yahup “ vermiş kimise adını doğduğunda
Ne götürdü baktın mı hiç bu gün koltuğunda ?
Yaşamış mı kaç yıldır,burada aranızda
Tek bir sözü yok,niye çoktandır ağzınızda ?
“O ayakta duran bir ölüydü “ bugün gömdük..
Konuşacak nesi var değil mi, neyi gördük?
Sıra sizde..Yarın da sizlerin arkasından
İnan anan bulunmaz “ yas evi “ ortasından
“ Yahup kördü..” diyorsun,gözlerin çok mu açık..?
“Hiç duymazdı “ diyorsun kulağın çok mu yırtık?
Varın gidin oturun sıcacık odanızda!
“Ağlayacak kaç kişi ” düşünün arkanızda!
Düşünün ki “Benim de Yahup’tan farkım var mı ?”
“Bugün ölsem ardımdan, yarın oğlum ağlar mı? “
10/12/1987
Zilli : Köyün eski adı Zil Köyü olduğu için, Zilliler de diyen olurdu..
Pey: Çamurla yapılmış taş duvar
Çö : Öküzlerin yürümesi için, sesleniş biçimi