1
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
760
Okunma

Bir başka alevli, yakıcı bu har
Keder ile dolmuş gönül küfesi
Pılı-pırtısını toplamış bahar
Vakit; vakt-i hazan; "son" arefesi...
Mutluluk yerine gözde yaş mûkim
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim
Kırılmış bahara kurulu çarkı
Cem olmuş cemreler en namert kışta
Kalmamış ölümle yaşamın farkı
Ecele çağrı var her yakarışta...
Böyle takdir etmiş "kimsesize Kim"
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim.
Sükûtun ardına saklanmış sitem
Nesneler önemsiz özneler "ben"siz
Lokmalar ağudan katıklar matem
İnsan: Canlı ceset! Tek fark; kefensiz...
Kan dahi damarda donmuş nitekim
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim
Soğuk duvarlarda hüzün lekesi
Hayaller harâbe umutlar kırık
Dumura uğramış us melekesi
Elde kalan bir tek "sessiz hıçkırık"...
Nefes almak dahi zor; ağır-çekim
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim.
Can bedene külfet her adım dize
Fersiz kalmış serde yaslı didesi
İlaç kâr etmiyor yanan genize
Elem ile dolmuş bahtın badesi
Bağrını açmış sin, neylesin hekim
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim
Muhatap ararken her "niçin?", "neden?"
Gözlerde "özlem"in son dilekçesi
Güneşi buz tutmuş sayısız beden
Sanki "Aşiyan’ın" arka bahçesi...
Kim bilir, belki de son Eylül... Ekim
Huzur Evlerine(!) yalnızlık hakim
Mecit AKTÜRK
ŞİİRLERİME -MÜMKÜNSE- ELEŞTİRİ HARİCİNDE YORUM YAPILMAMASINI RİCA EDİYORUM...