5
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
680
Okunma
Karanlığın ağzında kalabalık koku
Ne diye içiyorlardı korkusuz şehri
Henüz uyuyacaktık
Parmaklarınız inmeseydi dört basamaklı göğe..
Kıl ucu dengenin denizinde titreşen çocuk
Arkamdaki ağaçlarda ne duyduğumu biliyor musun
Ölümü hatırlatmayacağım sana
Bütün delilikleri denedim
Buraya gel!
inlerken aklının telinde kayalar
Dilli dilsiz kuşlar uyanır
Mavi bir gül
Duvarda bir resim belki
Ben bu değilim diyen sesin güneşine inan
O sessin sen
Tüy gibi yatağa yatırılan hayallerden çıkan ne varsa
Yeleli atlar
Uzun bacaklı başaklar
Hepsi senin.
Seni soyuyorum
Yeryüzünde bir toprağın üstüne..
Önce
Ellerin ve ayakların üşüdü
Odadan odaya değişen yüzünde saatler
Milyonlarca adım uçurumu delercesine
Daha da derine..
Kimse gelmeyen duvarları akşamların
Seni alıp götürecekler karanlık tünellere
Çocukluğunu düşünüyorum
Adını hatırla
Burnunu,kaşını,ellerini
Bırak karşındaki sandalyeleri
Buraya gel!
Gıcırdayan sesle yaklaşır gölgelere sokulan oyuncaklar
Dışarıda bir kadın rengi
Az ötede deniz
Ve saçları dağınık portreler
-içeriye gir çocuk,büyüdüğünde korkuyorsun-
Korkma!
Tozlanan kıyafetler üzerine iyi olmaya çalışıyorum
Kimileyin seviyorum yarı sokakları
Çoklu odaklanmanın farklı kıvrımları derinleşen
Ben kiminle konuşuyorum
-ver elini geçerken kırığını düzeltelim oranın-
Yaklaşıyor gemi
Islık çalıyor balık
Şimdi yeniden ve güzel yürüyüşlere
Temmuz vakti..
Bazen
Sözcüklerin birbirini atlayan taşlarında
Koridorlar uzar
Pastayı dörde bölmenin yamukluğuna kızar el
Açılır ve kapanır kapılar
Gerçek ve hayal arasına çizilen izlerde
Küçük çocuk ve
Çocukluğa giden yol
Daha da başkacalar..
Hangi paniğin atağı tuttu da kırıldı herşey
Seni tanıyorum
Aynı yaştayız
Kendinin oraya götür beni
Çünkü sabah olduğunda bütün bu olanları hatırlamayacaksın
Unut bu şiiri ve
Sakın ölme çocuk!
...
5.0
100% (15)