6
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
747
Okunma
Ey benim akasya çiçeği kokulum
Ilgaz’ın yeşil yangınlarını yüreğimde tutuşturanım
Say ki her gece Kızılırmak süzülüşünle
Bir testi su taşıyorsun
Ateşler içinde yandığım rüyalarıma
Saçlarından kızıl yapraklar dökülüyor
Kabirsiz bedenim sahipsiz ruhum üstüne
Bir Çankırı son baharıdır kapımı çalan
Ecel dediğin nedir ki senin yokluğunun yanında
Eyy benim türkü yüreklim
Bir Neşet Ertaş ezgisine eşlik edip
Adı Leyla olmasa da yazımı kışa çevirenim
Haydar dedemden icazet alıp
Kaç bahar yolunu beklemişim Çeşnigir Köprüsü’nde
Kaç fırtına dağıtmış senli kurduğum hayallerimi
Lal ettiğin dillerim konuşsun diye
Bir pabucun tersiyle
Ağzımı ovmuşlar Hasandede ocağında
Hacı Taşan ustam
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum dedikçe
Kaç hançer rüştünü ispat etmiş yüreğimde
Ömrümü adamışım yüzüme dokunan tek nefesine
Can dediğinin ne kıymeti var ki canana kurban edilmedikçe
Eyy benim hak divanında yüz akım
Boynumu büküp duaya durmuşum Seyitgazi Türbesi’nde
Yunus’un dergâhında iki yüreği tek aşkla müjdeleyip
Eskişehir semalarında uçan kuşlara anlatmışım ahvalimi
Bir Kırşehir sabahında kar yağarken kara bahtım üstüne
Aşık Paşa’ya niyaz ederken görmüşüm düşlerim de seni
Gönlümdeki perinin peşine düşüp Nevşehir’de
Suluca Höyük’te can suyu verip yüreğimdeki sevda tohumlarına
Canım da cananım da sana emanet deyip
Hanesinde konuk olmuşum Hacıbektaş-ı Veli’ye
Ve bizim için en güzel dilekleri dilemişim
Delikli taştan süzülüp geçerken
Eyy benim can özüm
Göz göz olmuş yaralarım Banaz’da
Bakırla demirin tunç,
Sevgisiz insanın hiç olduğunu dinlemişim
Pir Sultan Abdal’ın asırlardır susmayan sazından
Şarkışla’da Veysel babanın kara toprağıyla yarenlik edip
Gemerek’te denizlerin mavisiyle selamlamışım evreni
Seninle Madımak’ta yanmışım duman duman
Ateşler içinde aşkın semahını dönmüşüm
Hem de ellerini hiç bırakmadan
Ey benim son sözüm
Adım adım dolaşıp İç Anadolu’yu
İçimdeki senli yangınların harını
Erciyes’in poyrazıyla soğutmamak olur mu?
Olur mu Niğde bağlarına sevdamızın nişanesini bırakmamak
Ve Konya’dan dünyaya kim olursan ol yine gel diye değil
Nefsimin nefesimin efendisi sensin diye sana seslenmeden olur mu?
Olur mu Celalledin Rumi ile Tebrizli Şems’in sofrasına oturmak
Eyy benim hiç dinmeyecek ince sızım
Bir bayram sabahı kapını çalsam
Karanlıkları bayramlık gülüşlerimizle aydınlatıp
Kalbimizdeki ikilikleri silsek aklımızdan
Ve muhabbetle sığınsak Hacı bayram-ı Veli divanına
El ele çıksak Mustafa Kemal’in huzuruna
Minnetimizi gözümüzden dökülenlerle değil
Özümüzden yüzümüze yansıyanlarla
Devretsek gelecek nesillere
Ve ben unutup Ankara’nın acılarımın başkenti olduğunu
Yüreğimdeki Ilgaz’ın yeşil yangınlarına eşlik etsem
Saçlarını koklayıp avuç içlerinden öperek
Eyy benim kara yazgım ben hallerimi arz ederken
Unutuldum sanmasın Hüseyin Gazi pirim
Bir şafak vakti gümüş kanatlı meleklerle avlusuna inip
Sen kokulu yediveren güller büyüteceğim pirimin ayak izlerinde
Ve gönüller çerağında mum niyetine kirpiklerimi yakıp
Son kez senin ismini sayıklayıp
kör kıldıktan sonra kalbimin gözünü
Azraille kol kola gelişini bekleyeceğim
Vaadi cennette kavuşmak umuduyla
5.0
100% (14)