4
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
849
Okunma
Güller kurumadan gel yiğidim,
Güller kurumadan.
Bilirim uzundur yolun
Her an yeniden başlar, gönül seferin
Sabahın seherinden akşamın alacasına
Seni çağırır kaskatı yüzler, suskun diller
Koş imdada, Hızır gibi yetiş
Rüzgâr ol, dağıt; yağmur ol, erit zulmü
Güller kurumadan
Tarih derler, insanlığın acılar takvimi
Şöyle ağız tadıyla güldürmedi, bir kavmi
Ne çocuklar mesut ne analar; hal çok çetin
Uzat elini çınar, lüzumu yok davetin!
Kara maskeli, kara paralı sermaye
Dolar’ladı manayı maddeye
Kalleş bir kanser hücresi gibi eritti insanlığı
Köle ticareti, atom bombası...aah ah
Düşmedi dünyanın yakasından kene gibi
Evvelden hiç görülmemiş fitne fesatla
Yeri göğü katletti zalimin korkunç huyu
Dinmedi mazlumun zehir çığlığı asırlar boyu
Daraldı ufuk, dünya döndü korku çölüne
Umutlar sınır dışı; gurbet, kıştan da yaman
Yaz mevsimi gelmiyor hiçbir yere küs mü ne?
Yuvasız yurtsuz kalan, yavru leylek perişan
Bilir de sorarım eşe dosta:
“Öz yurdunda kalbi, soluğu kesilmiş
Her ırk ve dinden mağdurlar, Türkiye’de.
Eski günler artık onlara bir yıldız gibi uzak
Ağız dil bilmez, çaresiz; çoğu, anasız babasız
Nasıl yaşar bunca mülteci, yabancı bir ülkede?
Rabbim korusun, ya biz de olursak felekzede
Uzanır mı dost bir el bize?
Hepsi konuğumuz, başımız üstünde
Bulgaristan, Irak, Suriye ateşinden bunalıp
Altay Dağlarının gözesinden süzülmüş
Merhamet suyumuzdan içmeye gelenler
Zorda kalmış komşumuz hemen buyursun, dedik
Hiç karşılıksız açtık kapımızı, insanca
Katık oldu Peygamber Efendimizin sabrı
Bazen kırka bölüp bir dilim ekmeği yedik
“El ekmeği kahırlı; yiyenin eli bağlı.”
Dense de kısmet ortak; “Komşu açken yatılmaz!”
Halil İbrahim serer, soframız bereketli
Nsip Allah’tan, yeter, kuru ya da bol yağlı
Biz, ak sakalımızla geceyi gündüz eylerken
Sanki sokakta simit gibi satılmış silahlar
Ansızın parçalar, vicdansız bir “canlı” bomba;
Camide duayı, gözde hülyayı, örgüde kazağı...
Bin yıllık mirası çiğnenip yağmalanmış bir ülkede
Gündüzü sonsuz geceye çevirir, insanın yakışıksızı
Yanlışlıkla(!) füzesiyle, uçağıyla yakarken yürekleri
Filistin yurttaşı kan kussun İsrail elinden, ister
Felaket deccali, zulmün başkanı
Yazmalı Satı Kadın ayran sundu gölgede
Yunus Emre’nin derin sevdası billur dilde
Kardeşlik türküleri mayası Türkiye’nin
Yedi iklim buluştu, yedi kutlu bölgede
Taa Alparslan’dan armağan aziz Türkiye’m,
“Aman diyene kılıç kalkmaz.”, terbiyesinde ruhun
Köroğlu olur çıkarsın bir gün zalimin karşısına
Ölümü görsen de dönmezsin, doğrundan
Öyle cömertsin ki seni mahva gelen talihsize bile
Şehadet mülkü Gelibolu’da kabristan ettin hediye
Çocuk kalbi gibi saf, güzel ve paylaşımcı
Sayısız uygarlığın konağı Türkiye’sin
Zeval gelmesin sana, Dedem Korkut duacı
Huzur iklimin sunar, Lokman Hekim ilacı
Bir gazeteci(!) sadistçe çelme takıp güler
Aç, yorgun ve sefil bir kadın mülteciye
Hakaretin, horlamanın bini bir para
Almadı sınırından kimseyi, tınmadı Avrupa
Hayaller tükendi bir bir batan harap teknelerde
Utandı deniz, koydu Alyan’ın küçük bedenini kıyıya
Fırat, Dicle ağladı; Erciyes hüzün bulutu
Tınmadı, ruhu CIA Amerika
Gönderdi kör katillere binlerce tır silahı
Girdi Müslüman kanına doymadı... doymadı
Toprak doydu, sülük çeteler doymadı
Cehenneme çevirerek İslam ülkelerini
Çekmediler, bir türlü kirli, hain ellerini
Her gün umuda doğan güneşin ışığından
Gökteki ayın beyazından
Utanmadan
Neşet’le ” hoşça bakar insana” gönül gözü
Kucaklar, Mevlana ”Ne olursan ol, yine gel!”,
Hacı Bektaş ”İncinsen de incitme canı.“der
“Yaratılanı sever Yaratan’dan ötürü”
Al, yufka yüreğini, verir son ekmeğini;
Gücünü salar, Allah için zorda olana
Fatih’in merhameti, Atatürk’ün niyeti
Barış ve huzur yoksa, biz oyunu bozarız
İsterse yedi düvel gelsin hep üstümüze
Bırakmadan elinden “Zeytin Dalı”nı
Kore’de, Kıbrıs’ta, Suriye’de
Giyip merhamet libasını
Dindirip gözyaşını, bitirdin mazlumun yasını
Donmadan yüzlerindeki gülüşleri çocukların.
Paydos dedirtip zulme, her yerde
Kökünden yaprağına, masmavi göğe dek
Sevgiyi yeşertecek kudret sende
Sende Türkiye’m!
Muharrem Delibaş 3-24 Ocak 2018
5.0
100% (4)