6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1203
Okunma
“Zemheride doğdun
Sabah vaktiydi arttı sancım
Ne doktor ne ebe
Ne bileyim öyle geldin”
Yetmişini çoktan aştı, hala taze hatıraları
Sırtında fındık çuvalı,kucağında kundağı
Terden göle dönmüş bedeni
Anlatır yokuştan harmana tırmandığını
“Elde yoktu avuçta yok
Ev bitmemiş, vurdu mu soğuk
Esmeye görsün rüzgar
Kar dolardı ortalık”
Saçlarında zemheri renkleri böyle anlatır annem
Sonlaması oldun der ailenin
Kara kışa döşenmiş kaderleri ırakta tutmak için
Çok çalıştık diye eklerdi ben ve baban.
Gök yüzünün daim puslu olduğu
Zemherileri bitmedi ömrün
Ne anamın türküleri kaldı yaşayan
Ne zemheri kelimesinin manasını doğru bilen
Ne de yokuşa tırmanmaya adanmış fındık işçiliği
Ne annem dert etmişti Berlin’in neden ikiye ayrıldığını
Ne de onun annesi Hiroşima’ya atılan bombayı
Uğrayamadı saf hayatlara dünya dertleri
Özünde doğayla giriştiği kavgayı
Hayırlı ve helal bitirmekten gayrı.
Bir Adem ,Havva nesliydiler
Rüyalarını süsledi belki Musa’nın asası
Elbette hakkıyla bildiler leyle-i kadirleri
Ve onların hayatlarına
Emperyalizm kol kanat germemiş
Küresel sermaye değildi üst değer
Varsa yoksa alın teri varsa yoksa yakınlık Allah’a
Kayıtsızda değil yaşananlara bilmese de perde arkasını
Topraklar neden sürülmüyor diye sorar arada
Hayvan sürülerine ne oldu hastalık mı var yaylada
Ben tanımıyorum hiçbirini ama gidiyoruz sandığa
Annemin derdidir hala askerin ,polisin şehid edilmesi
Ayıp der hem insanın hem de mebusun küfrü, iftirası
Hepimiz kardeşiz der inatla dayanır imanına
Beddua etmeye varmaz dili salar Allah’a
Onlar şanslı değildi bizim kadar yoktu bilgi belki
Bu nesil soruları cevaplamadan nasıl kurar geleceği
Onlar zemheride berrak bir aydınlığı yaşadılar belki
Bizler misk kokan baharlarda yaşıyoruz zemherileri
Sinan YILMAZ