0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
510
Okunma
Şiir değiştirmişti büsbütün beni
en kalabalık ortamlarda bile
yalnızlığı yaşarken ben
yazarken doğuyor,buluyordum kendimi
hiç tatmadığım sevdaları
yaşamadığım halleri yaşıyordum şiirle
esiri olmuştum şiirin
ve hapsediyordum kendimi
beyaz sayfalara yazılmış
kavuşulması imkansız
aşkların en güzeline
aşkların en yücesine.
Sonra tekrar gömülüyordum karanlığa
demir kapı kör duvarlar ardına
istemiye,istemiye zoraki mecburiyetten
bir avuç mideyi doldurmaktı telaşım
yaradan böyle takdir etmişti ezelden
muhtaç olarak yaratılmıştık çünkü biz
özümüz bir damla su ile
et giydirilmiş kemikten.
Fakat ardı arkası kesilmiyordu arzularımın
ya üç odalı evde hayal ederdim kendimi
balkonda yudumlarken acı kahvemi
ya sekiz metrelik
novella adlı ağaç teknede
balık tutarken mavi sularda
ama gözüm hep dağlardaydı dağlarda
Bir ara sanki sur’a üfürülüp
kıyamet kopmuşçasına yankılanır
koğuşlardan gelen ses
memur bey,memur bey
altıncı koğuş memur bey
bırakırdım elimden kağıdı kalemi
avaz avazbağıranda kim?
hasan’mıydı yoksa Ali’mi
ya cigarası tükenmişti garibin
dumansızlık başına vurmuş
belki yarım kalmış olmalı gemisi
isteyeceği benden
bir boy ceviz kaplamayla
bir tüp bally’i vermekti en iyisi.
Değermiydi be?
bu kadar bağırıp çağırmaya
umutla bina ettiğim hayallerimi
pembe düşlerimi yıkmaya değermiydi?
yıkılmıştı onca hayal onca düş
mevsim ne bahardı ne de kış
öfkeden mi kızarmıştım acep ya
dallarını yele verip sallıyor
salkım salkım akasya...
Murat Çetin