5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1185
Okunma
her yara iyileşir
saklar kendini çok seven dilden
nasırlaşmış ellerin haritası gizlidir o yarada
ne yeniden bekler keşfedilmeyi
ne de kıyılarında sevişmeyi
ağaç kabuğu gibi örter yara üstünü
kabuk ayıp örter
ayıp da seni
kavgamın tam orta yerinde çaldın kapımı
yokum desem günah olmaz mı
bir şehri bilir gibi bildin tende ki çıkmazlarımı
en kestirmeden
tek biletle vardın yalnızlığıma
aşkı tükettikçe güzelliğin de artmış
kan emici huysuzluğuna adım kazınmış
vişne rengi dudaklarından sızıyorum
ne mağrur ne de gurur arıyorum
bir gün bu şehrin kapıları da kapanacak sana biliyorum
şimdi kapatırsam erken olmaz mı
adını zikrettikçe görünmez oluyorsun
fobik bir teselliyle gözlerimi bağlıyorsun
görmemi istemediğin güzelliğin değil
gözbebeklerin
iris-in de çatlatıyorum kırk yaş olgunluğumu
irisin ya
kolay düşüyorum dizlerinin dibine
zamanın kalbine koyuyorum gölgeni
güneş şart olmuyor görmem için seni
çok sesli mecburiyetimle buluşturuyorum ihanetini
ben de aldatırsam denge olmaz mı
israfilin türküsü ile son nefesimi çalarken
bir kıyamet gecesi kadar güzelsin
şimdi soluksuz bir bedenle
kükürtlü tadını arıyorum her tazede
sen beni gördüğün kadarsın
yalnızca az-sın
azsın diye dokunurdun tırnak uçlarıma
kopmak istemeyen etinden
yetim halimle geçerdim senden
kanaatkar arzularım yok diye yanacakmışım
hep sana yansam olmaz mı…
alicengizoyunu
(henüz kabuk bağlamadım. acele etme, nasıl olsa ilacı sen de…)