18
Yorum
29
Beğeni
4,8
Puan
1219
Okunma

Her düştü kaptı kaç bir ziyafete denk düşen
Ve ülküm
Kilimi olmayan bir koridor gibi
Kendimi hapsettiğim acı geçirir duvarlarım
Sözcüklerimle vidaladığım
Atılıp tutulan söylemlerle kendimi kurcaladığım.
Nakşeden bir hikâye belki de evveliyatı
En yürek burkan
En dar geçitte sırıtan bir nöbetçi
Elbet bendim acıların nöbetçisi
Sisli bir avluda volta atan
Kalemin de kulaklarına küpe elbet
Ne varsa söylenmeyen.
Mintanı yorgun ve sökük varlığımın
Ama taze ve duru yüreğim
En azından kararmayan bir gümüş gibi
Hele ki gümüş iken söz
Sükût nasıl da nasıl da altın
Beşi bir yerde hüzün reçetem
Beşi bir yerde insanlığımı ihbar ettiğim
Dilekçem.
Yalnızlığın doğasında saklı hürriyet
Aslında ezelden tıkılı olduğum kodes
Elbet şah damarımdan yakın olan Güç’e şükür
Ezana denk düşen huzur
Ağlamaklı olsam da öncesinde
Işığın ve rahmetin ta kendisidir gözyaşım
Gömülü bir sandık gibi
Neler tıktım hem ben en derine
Sandığım sanmadığım bunca habis ihtimal gibi
Gerçeğe duyduğum saygı ve inanç
Beylik söylemlerden uzak bir hicaz
İçimde çalan şarkının farkındalığı
Elbet nakaratına takılı aklım.
Yazmakla aştığım yolun
Daha binde biri savurduğum sözcükler
Gözümü sakındığım kim/ne varsa
Bir bir ektiğim hazan gülleri
Yoksa şiir gibi miydi içimdeki yediveren?
5.0
95% (19)
1.0
5% (1)