7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1857
Okunma
Ölümden güçlü gülüşlerin kadını!
Acımanın üstünlük hazzı gizli göz yaşların
ve tek bir sözünle gelen vedan,
ağırlığı dokundukça artan hüznümü yaratıp
özgürlük düşlerimi bir bir savuruyor artık.
Hayalinle yürüdüğüm
bizi ayıran kavuşmasız yollarda
bir kış mevsimi gibi ağlamaklıyım,
kalem tutan ellerim
bir isyanın demir yumruğu artık …
Bu vedan
Hiç bir aşkı kavuşturmayan
derin ırmakların bencil köprüleri artık,
yalnızlığa çare tanımayan
unutulmuşluğun geri dönüşsüz yolu,
özgürlükte sığınak
eşitlikte adalet arayan;
iyilikte neden,
kötülükte ceza aramayan,
acılar tapınağı
sıradağlar yurdu yüreğimin
bitimsiz çilesi…
Ey sevgili!
Şimdi cesaretim kadar susuyorum,
ama bir gün gelecek ki
korktuğum kadar bağıracağım,
diğer korkaklar gibi;
Fakat hayır!
bunu kendime yapsam bile
hayalindeki bana asla yapmam…
Kalbimin hızmalı hindusu
yastığımın işlemeli beyaz kılıfı,
Esmer kaşlarını çatma!
Düşlerimin işgalinde direnişçim ol.
Ol ki,
sıradağlar yurdu yüreğim
deniz gibi dalgalansın,
akarsular hırçın dalgalarımı kıskansın,
iftiranın soysuz kaleleri
dalgalarımla bir bir yıkılsın.
Ve ben
bir bulut olayım,
Sen de ağaç;
yağmur olup
ağacına yağayım,
köklerinle al beni kurumuş bedenine,
çocuklardan meyveler ver bana,
özgür kuşlar dallarına konsun,
ve sonra tutuşsun sevdamız
hayretler arasında
Prometheus dan kalan bir kuşun getirdiği ateşle,
sonra susalım,
kendimizi bu kutsal ateşin kollarına bırakalım,
yanalım,
birbirimize karışalım.
Ben sen olayım
Sen de ben
kutsal ateşten geriye kalan küller içinde…