0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1017
Okunma
OLASILIĞI GERÇEĞE DÖNÜŞTÜREN AŞK / k u r t u l u ş (kurtuluş aforizmaları isimli kitabımdan alıntıdır)
Güneşli günlerin sabahına birlikte uyanmıştık
Sevgiye günaydın demiş, el ele vermiştik.
Ayrıldığımızda hem eksilmiş hem çoğalmıştık
Buluştuğumuzda hem aşk hem de sevgimiz artmıştı.
Katman katman yer etmiştik masum kalplerimize
söküp atamamıştık içimizden derin sevgimizi
Akşam güzeli bir kentte, derin soluklarla buluşmuştuk
bol yıldızlı bir geceydi, sabahın ışıkları sökene dek ayaktaydık.
Eski zaman albümü gözlerin, bir hapishane türküsü gibi sıcaktı.
İnsanlığın sonsuz çığlığı aşkı, kuşatmadan kurtarmıştık
Timsah gözyaşları ve meyhane türküleri arasında kedercilik oynamıyorduk
Fantezilerdeki yaz aşklarının sulu gözlerine tamamen uzaktık.
Aşkımızı korumak için direniş gücümüz vardı elbet.
Çünkü biz gerçekçi olup imkansızı istemiştik nihayet.
Önce aşkımızı, üzerine bulaştırılan kirlerden arındırmıştık,
Sonra aşkımız için vardım, varım ve var olacağız demiştik.
Aşkımız kötülüklerin mezar kazıcısı olmuştu.
Kötülerse tarihin nostalji çöplüğüne dökülmüştü
Ve biz olasılığı gerçeğe dönüştüren iradenin
dürüstlük fenomeni doğruluk ağacının meyveleri olmuştuk.
İnsanlık için büyüttüğümüz vicdanımızın sesini dinlemiştik
sonsuz sevgi anlayışının sımsıcak sevecenliğini yaratmıştık.
Özgürlükçü bir fedakarlıkla mutlak eşitliği savunmuştuk
tükenmez kalem gibi yüreklerimizle aşka savrulmuştuk.
Düşüncelerine ısırgan otu değmişçesine kıpır kıpırdı içimiz
Gençliği bir anlığına lütfedilmiş ihtiyar aceleciliğiyle öpüşmüştük
Gizli dil ile konuşulan aşk kendini sevgiyle yenilemişti
kır çiçeği hasretimiz aşmıştı kendini, hüzünleri sevince dönüştürerek.
Haddini bilmez dokunuşların sahibi ellerimiz
dolunay ın parlak ışığında masum bir kelebek olmuştu.
Yıldız dolu yakamoz barındıran gözlerimiz
çiğ damlası göz yaşlarını kendiliğinden silmişti artık.
Ve artık yaşamak bir fon müziğiydi kırılgan ezgilerde
Ayrılık zamanı kadar yağışlı da değildi iklimler hüzün evrenimizde.