7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1594
Okunma

Sustu dal
Söndü yaprak yeşile
Yaşam söğüt ağacı gölgesi değil
Bilesin he
Salında sayıkladığımız sevda
Tuzunda acı
Balında arıydı
Gün döndü gidince geceye
Bu neydi
Nasıl devrilir koskoca cumhuriyet
Bu bendeki
Sendeki neydi hasret
Neydi nefret
Sayıldı dişlerimiz
Mühürlendi biletimiz
Ve her şey geceydi
İnceden ,inceye döküldü göz yaşı
Tutarsız renksiz kavislere vurdu
Sardı toprağı
Bağırdı
Çağırdı martı,martı
Eskiden her bakışında içim yanardı
Söndü mü güneş
Nefes,nefese bahara çatlayan kafes
Denize düşen cemre
Artık her şey ceset
Ve hasret türküleri
Balzakın eserleri
Tükendi
Sustu bambu
Yedi boğumluk değilmiydi ney
Neyzen değimliydi hicivci
Orhan veli değimliydi öleceği yeri bilen
Nerede şimdi ney sesi
Nerede Orhan velinin martı sesi
Senli bir aldanış kaldı ardından
O sarp kayaların
Uçurumların kartalından geri
Buruk göllerin dilinde solgun
Üzgün
Yetim düştü yer demir gök mavi
Tebessümüm
Ve kapımda beliren ölüm
Silinen gülüm
Kuruyan ömrümdü tepelediğin ellerim
Yüzünün bende bıraktığı hazin boşluk
Damla,damla bende kanadı
Bir zamanlar dilimdeki kadın
Elimdeki kınam
Gönlümdeki sevdaydı adın,adım,adım
Ruhumda pırangalar kırardı
Bir gece derdi bir gece
Hasreti yorardı
Değirmen taşı kırardı ağlardı
Şimdi hançerledi sol yanımı
Dağladı
Tükenmiş tüm ifadelerim
Sustu gölgesini
Sonuna kadardı yol
Kısaldı
Başardı el
Başardı gül ayrıldı et tırnaktan bahardı
Yarım kalan bir şey vardı
Eksik kalan yanım
Hüzzama kırdı rotasını
Mahşere saldı
Adı bende saklı kaldı
Up uzun bir sahraydı
Up uzun sevda
Hasretimdi dağıldı
Ve hasreti sol yanıma yığardı
Karaydı
Karadan daha karaydı
Kaderimdi soldu,sarardı
Ve şimdi sonbahar yaprakları kaldı
Bu mevsim nedense hep,hep beni yorardı..
kamil söylemez