11
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
921
Okunma

Sözcüklerin yalnızlığına meftunum:
Düş ambarında katıksız sevinçler nöbetleşe
Bekliyorlar gelmesi olası zemheriyi
Yaban atlarını mahmuzlarken sessizlik
Cümlelerle besleniyor ruhum
Yarına çıkar ya da çıkmaz bu şiir…
Esefle yuhalanan dizelerin tabusudur sessizliğim
Göğe minnet yorganları çektim
Nifak tohumlarını da bir bir küredim
İçimdeki izdiham ne ki, sevgili
Sen gel de gün yüzüyle gör bendeki alın terini.
Severken mıhlandım göğe
Koşarken vuruldum yüreğimden
Çıkan tekerinden dünya denen sefaletin
Aşkla kurşunladım ben sözcükleri
Ve vakur yüreğim teşrih etti sevgiyi
Nalına mıhına yalanla beslenen o ahval ki:
Hani şehrin künyesinde yazan o hane halkı
İstanbul’a ait bu yalnızlığı kundakladılar bir bir.
Şelaleler dondu kaldı
Aşkın kurak yüreklerdeki susuzluğunda
Kazdım bir bir çukurları
Yandim yittim gittim kimine göre
Oysaki bendim şehrin içine saklandığı sefertası:
Bazen sustuğum
Günbegün uyutulduğum yalandı nasıl da yalan!
Seslerin kesildiği gecenin dibinde kardım şiiri
Kandım da bir bir
Kabzasında ölü çentikler
Geceleri görmeyi unuttuğum düşlerin
Her birine hapis oldum gündüz vakti.
Gözüm açıktı hayaletlerle dansım aşikar…
Yüreğimin surlarında saklı şehrin gizemi
Ben İstanbul’dum
İstanbul’sa mumla aradığım sevgili.
Göğe minnet örtüleri serdim
Ağaçların dökülen ilhamlarını
Nisan tasına yaydım
Terk edilmişliğin dokusunda maviydim her öğün
Kan kusup da içtiğim kızılcık şurubu
Elbet terbiye ettiğim nefsime sunumumdu rüyalar
Gün niyetine bilediğim karanlık
Bilemediklerimde saklıydı mazim.
Yarın mizaçlı umudun da infilak ettiği
Kayıt altına aldığım her duygu
Elbet yüreğin tutulan nutku
Çünkü ben şiirdim İstanbul gibi
Ben İstanbul’dum köklerimle sarıldığım bir yaralı şehir
Sevdanın da inancın da büyüdüğü bir ritim bozukluğu
Adeta
Elbet aşkın mihenk taşı
Serildiğim surlarında yedi tepenin
Ufkuma bandığım teessüf yüklü mizacı
Yaralı göğün atar damarı elbet
Ortasından geçen gök kuşağı.
Mimlendiğim kadar kaygılarım;
Lanetlediğim iblisin çatık kaşları:
Acı ölçerimle reşit bir hüzün
Mavi gözlerinde yorgun ömrün
Kaydıkça zeminden
Yakınlaştığım yüce Rabbim
Ne duaların dindiği ne rüzgârın
Yarına çıkar mıydı sahi bu şiir,
İstanbul’un titrek sesinde yedi tepesine serildiğim
Bir mizansen ki şiirin de kanayan eklemlerinde
Gözyaşımı İstanbul’a serptim
Avuttuğum yüreğimle sahip olduğum bir mucize
Sevgiden ibaret bir dünya idim ben
İstanbul’a denk düşen sefil yüreğim…
Dostlardan İnciler...
Nice gemiler kalkar limanından
Nice trenler sana küslük vakti darılan uçaklar
Ve ayrıca bir bir değil bin bin kaçıyor tüm insanlar!
Ya cami minarelerine tüneyen kuşlara ne demeli
Her gün soğuk denizinde yüzen en derinine inen balıklara
Peki ya atılan şekere doluşan karıncalar alınmayan çöpleri istila eden böcekler
Ya gökyüzüne doğan güneş
Ya yağmuruyla ıslatan yağmur
Ve sert mizaçlı rüzgar ayazıyla üşüten kar
Neden gidiyorlar senden kaçarcasına
Ne yapmış olabilirsin ki onlara karşılıksız sevgiden başka
Söylesene niye susuyorsun konuş aşkına aşık olduğum İstanbul......Adna Bilgiç Hocama çok teşekkür ederim.
5.0
100% (18)