37
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2304
Okunma
-ya özlerken saçlarım belime kadar uzarsa-
oysa o böyle kısacık seviyor anne
oysa ki gözleri ve sözlerim iki bileyli bıçak
iki şehir düşün ikisi de koskoca
ikisi de bir araya gelip de
bir makas etmeyen martı kanatlarından kaçak
anne beceremiyoruz işte
kesemiyoruz zamanın saçaklarını
sorma mevsim gelip ciğerimize oturdu
güzel kokular yalıyor kaldırımlarımızı
su kokuyor mesela
bir tutam yosun aşılıyor rüzgar
artık şiir yazmanın falan
ağrı dindirmediği odalarımıza
masada sepetin içi deniz
gönül hasretkabuklarıyla dolu
kaşındıkça aşınıyor sanırsın yalan!
taşınıyor dokundukça
taşınıyoruz bu şehirlerde durulmaz gayrı
ve ciğerlerimiz şimdi yazlık birer ev anne
uzanıyoruz
yanıyor verandalar
yanıyor geceleri orman
tutuşuyor virgina’nın elleri kadar roman
bir demet kül kokusu getiriyor bu kez rüzgar
bir demet gül kokusundan ırak adalarımıza
ağlıyoruz
aldırmıyoruz sanıyor
eş dost akraba ve sen dahil bilumum mevta
sorum çok basit gel gör cevap?
-ya kış beklerken yazlarım ölüme kadar uzarsa-
oysa tanrı böyle upuzun seviyor aramızdaki yolları
utanıyor kollarından vaktiyle kendi dikmiş
kendi dikmiş bilmeden aramızdaki surları
oraları ve o olanları anlayamam ben
ama bilirim buraları anne
anlarım bu yalanları
her akşam miko her akşam kaptan köpek
her allahın akşamı rakı
garson bu kez aşka gelmiş kahve sunmuş
çok mu lazım şimdi bu şıklık?
söyle çalmasınlar
söylemesinler seni Nâzım. kalsın!
nasılsa...
"aramızda yüzyıllık zaman. yol yüzyıllık."
ah anne
sen epeyce hasbihâl ettin benden ayrı
sorsana. bi sor/sana kızmaz o;
-ya ölürken dudaklarım
/ellerimden tut/
tâ ciğerlerime kadar küserse-
o vakit üzülmeyecek miymiş senin tanrı’n?
JD
"aramızda yüzyıllık zaman. yol yüzyıllık." Nâzım Hikmet
5.0
100% (2)