4
Yorum
39
Beğeni
0,0
Puan
1371
Okunma
iki nefes arasında
ıslık çalmasını bilmeyen suskular varmış
tek boğumluk hikayeleriyle
ipini koyvermiş kuyulardan
bir düşün çığlığını astılar göz çukuruma az önce
gözü çıktı
kirpiğe kaçan celladın
bel bağlanmış yarınların yarınsızlığıyla
yanağı al al olmuş hüzünler
baştan kokan balıkların kuyruk sırasında
duvağı hep kapalı bu şehrin
sokakları saçlarına dolaşan sancı
kolları kızılcık şeması
bükülmüş boyunlardan geçen ar damarı
gebe çatlatılmışlığının ağırlığına
karalanmış dolunay gözetirdi oysa
çiçeği burnundan getirilmiş toprağı
-bu şehirde zehirlerden zemberek ısmarlanır mızrabına
hangi dalı tutsak
elimizde kalıyor be usta
...
içimdeki yangını büyütmemek için
kırk yama yaptım zihin perdeme bugün
kırkladım kırkını da
hüzün yağmurlarıyla biriktirdiğim öfke nöbetlerimi
çektim ayın çıplak yüzünden
söyleyemediğim cümlelerin üstüne
saatler sabaha uzanırken
suratıma fırlatılan satırları kazıdım bedenime
hücrelerimi
hiç bilmediğim bir diyara ipotekledim
ilklerim döküldü deliliğimden
-hayret ettim bensizliğime
"canımın canı çok yandı usta"
kuzeyinkızı/...