4
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
785
Okunma
Son çeyrek umudunu da bozdurup boncuk boncuk hırka ördün çocukluğunun omzuna. Köşe başında kuru sarmaşıktı ikindin, saçlarını güze bırakıp bir salkım üzümün dergâhına uzanan. Ne zaman cenneti eksen yüzünün toprağına, cehennem açtı yanakların. Yangın, yangın üstüne… Külünü suya savurmuş bir masalız şimdi, gecenin düşünde iki kandil gibi asılı kalan.
insan ekip taş biçiyor kalbimiz
aşkın ölü toprağından
bacasız ömrünün isli yalnızlığıdır bu
yamalı gülüşünle bıçağın sırtından gelip
Ankara’nın mavisine akan
köpüğünü sevdin en çok kırmızının
bir de dikeni tetikte güllerin isyanını
tanrıdan başka ne kaldı ki gözlerinde
baktığın şu kırık dökük aynadan
göçüğünü sevdin en çok sevdanın
kırlangıcın göçünü
bil ki
sırrı çiçek açmaz cevizin
kabuğu kırılmadan
sayfalar dolusu boşluk,
iki satır insan, üç kelime aşk, dört kitap ayrılık
kırık masalardan
ahşap gölgeler yaptık şerefine dostluğun
hiçbir şarkıyı dalından koparmadan
anlat
yağmurun öyküsünü
ne canımızdan eksik olur ölüm
ne de ayrılır su beyazından
Ferhad Gülsün
5.0
100% (6)