2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
969
Okunma
Bir oniki eylül şehri
Suluova !..
Gri,renkli bulutların altında
Bir eylül ortası,sessizliğinde
Uzaklardan bakmiştım,
O gün sana.
Bir,bir sönerken şehrin ışıkları
Masum rüyaları bölen
Gün doğumu gölgelerin
Sinsi esintisinde..
Şehrin en kuytu köşelerinde
Neler gizliydi,kimbilir...
Aniden !..
Puslu sokaklar yırtıldı bir nara ile
Yalnızca yoksul evlerin eşiklerine
Saatler,sabahın 04 ünde sebebsiz
Hepsi birden mavzerleriyle geldiler..
Bir telaş,
Sisli gün doğumuna inat.
Bir yalnızlığı anlatıyordu çalan sirenler.
Karanlığı yırtarak haykırmasaydı
Korkunun gölgesinde tutsak o yolcu.
Cadde aralarının sisli kaldırımlarında
4 nolu sokak yokuşunda takılı prangalar.
Birden çığlığa dönüştü ağıtlar.
Ayak sesleri vururdu kaldırımlara..
Zamanlı,zamansız heyecanlarda
Tükenen sadece zaman değildi.
Yaşanmış ne varsa gölge gibi
Uzak ,yakın
Atılan her adımda
Geçmişe uzanırdı,
Her yeni gelen an...
Kayboldu o gün hayat,
Habersiz,
Duyulmaz oldu artık ürpertisi
Ümit içindeki yılların voltasında
Uzak,soğuk,yalnızlık
Hücremde saklı kaldı.
Artık esmiyordu rüzgarlar eskisi gibi
Özgürlük,özlem
Bir avuç gökyüzünde acılarım
Gardiyanların sesinde kaybolurdu yankısı
Hele bırakıp gittiğim gün var ya !..
Eylül’ün karadut karası dağınık saçlarına.
Yarından ümitsiz soğuk,hırçın duygularda
Mazgal deliklerinden damlayan gözyaşlarımdı..
Artık yalnız suluova konuşur.
Benden sana hatıra,
Sakla gözyaşlarımı...
5.0
100% (3)