8
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
620
Okunma
..
randevu ile ağaç olma vaktim hep çakışır
ceplerime sığmaz avcuma sayardım geçmeyen ânları
çağırır ruhun ekâbir yarısı yağmur bulutlarını
ölü toprağına yıkar uzun bekleyişler raksını
güneşime renksiz bir acı verir kasvet-i işmar giysisi
hep//yanağın gamzesi telaşına yenilirdi
öpüşlerin hayali
ve bir kırlangıç kanadı-ğında uçardı//us’um
say ki-her şeyi unuturdum !
aşkımız suretini t’ekleyip
özçekim tasavvuruyla y’anıyordum
nev’i pozların silüetiyle
ve sevdaya kök salmış fotoğraf içinde
sefil g’özlü perişan bir mecnun
g’ördüm
vazgeçtim d’ünümden aslımıza döndüm !
ilhâmın mesafesiz aralığıydı
kapı askısıyla bırakırdım baba yadigârı hem unutkanlı
turuncu şapkayı
ıslak hıçkırığın nem-i aşkına bağışıklık kazanmıştı veremli şiirler
buluştuğumuz yere çizilmemişti korunaklı saçak altı perisi
intihâlden sabıkalı kalemlerle rengârenkli şeffaf şemsiyeler
telifsiz kitap kapağına kaçmıştı o vakitler
düşüncemin fidesi doğal hislere bıraktığı yapraklarını
duldasına serer yorulmuş gövdesiyle
inorganik bakışınla değil
kirpiğin siyahı çalan boyası aktığında
aklımı almıştı narçiçeği dalından
en yakın kâbusuma uğradı uçurum çalısı
tek kişilk celsede beyaza döküldü saçlarım
tutun dedi görünmediğim yerden
gündüz vaktine atılmış karanlık pusu
korkumu bir daha düşledim tan’yerinden
üstü açık vagonla son Eylül geçerken yüreğimden...
..
5.0
100% (12)