3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1870
Okunma
içini yerim derimde
ıslanır dilim
uslanmak/sızın
ve sen bilemezsin..
(...)
boşluklarını
istiyorum senin.
tuvalinde renk renk
mavi/siyah
kelime aralarına sığan
boşluklarını ki
dokunduğumda tenine
pencereden dağılmış perdeler gibi
gömüleceğim çukurlarına.
çünkü ovuşturuyorum
bebeklerini gözlerimin.
bir odanın içinden geçip,
yatağınının köşesinden dönen
bir ışık/
kent aydınlığında baskı yaparken
soğuk bir havada
duman yükseliyor,
parmaklarımın arasından.
bir yangın.
çok uzakta değil hayır,
kulağımı teğet geçip, nefesime/
dilime ve ucuna ki
bir söz,
harita ve yol olmadığında
seni anlatıyorum
çünkü içindeyim/
sırılsıklamsın/
ıslak bir bahar gibi.
üç kış
ve kırıp tabletlerini boyadılar
hüznün rengine siyah
mısır soyu.
kal orda.
dur ama kal.
kendi dışımızdan
içimize karıştık
sanki uzun zaman önce.
Nil değil hayır,
tuzun karıştı suyuma
ve ıslandı kav.mim.
deniz oldum.
benim
en güzel yasam sen
halkım sen
devletim/
sen kadınım
tüm asaletinle
kal orda.
ve hala dur ama kal.
değişiyor her şey yokluğunda.
yokluğun kalabalık,
yokluğun kavgalı
dizlerimin eti soyuluyor
bu eğer bir sınavsa.
bütün değil/
kol kola girmiş bir zıtlık var,
zamansal bir boşluk.
karşı sandalyede
somurtkan bir madde
hava/su/toprak/ateş.
göğüs kafesinden yarılır
ve özgür kalınca kanatları kuşların,
masal kadar oluşur
zamAN.
anlamaya çalışıyorsun biliyorum.
bir daha oku şimdi
ve şu anda sokaklarına savruluyor
çıkmazlarına açılıyor perdelerim.
çatılar/kurdeleler/kuleler
İstanbul kadar.
hasret/TEN..
dudağının içini zorlayan
bir ısırma isteği
ruhumda sen.
avuç içimde
ilkel bir sürtünme
birkaç damla.
minnacık bir an/
seni
seni diyorum serseri/m
seni
kainatın tüm dilleriyle
aradım bilindik.
çıkıp omuzlarına,
damlayıp saçaklarından,
perdelerinden sarkmak için
ruhuna
şekilsiz izler çiziyorum aynalarına.
uzuvlarının yerini değiştiriyorum.
biraz önce bulduğum bir gövde gibi.
işaretleri silinmiş yollardan/patikalardan
yokluğunda mide ağrılarına sebep,
sağlığı tarif etmek gibi
deneylere ve gözlemlere dayanmayan,
bir sanı/
sanma biçimi bu
yüreğine çöreklenen bir AN-la yürürsün
kaygan
merdivenlerinden inip,
teçhizatsız dalıp derinlerine
en değerli
batığını bulursun ki
yudumlarsın/
çenemden damlarken suların
İçtiğin kadar ıslanırsın
gırtlak gırtlak
ve öldüğü kadar çoğalır sular.
benim mavi yanılgılarım var,
cevaplandırılmak için sorulmayan
sorularım/sorgularım.
ışıklar içinde bir gölge
yüreğim derin/
okyanuslar yıkanıyor içimde.
yüreğim boşluk
alabildiğine
ulaşılmaz iç tavan.
kuşları bile var baharlarımın
kanat/kanat
ve ciğerlerimde kelebekler
Ebabil/Anka ve Kaf
yelesinden çekiyorum kısrakların
toynakları arasında
delice bir savaş/
tutku ve ateş..
dokunan sen misin?
omuzuma,
aç gözlerimi
dil ucumda erdemli bir bekleyiş,
susmanın eksik hali
ve boşlukları odaların
ıslık ıslık..
soğuk/buz’un bile
üstünü yalıyan yel/
rüzgar ve dağılıyor saçları hücrelerimin
kıpırtısız bir su kadar
azalırken zamAN..
(...)