21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2821
Okunma

Düş köylerinden geçtik önce
adresler ve sokaklar vardı
tanıdık yüzler
sokakta çelik çomak oynayan çocuklar
tütün kokan umuttu
dumanını savurdukça kahkahalar
dudak kıvrımlarına saklı güncelerdi
çocukluğumun örülü saçlarıydı anılar…
dizlerimizdeki izdi aşk lekesi
ince çiziklerdi geriye kalan
ilk önce gözlerimiz büyüdü
kocaman hayat kırptıkça kirpiklerini
sonra delik deşik rüyalar tünedi
kanadı ilk aşkta ellerimiz
ergenlik geçti üzerimizden
üstüne basa basa şiirleştik…
imgeden çiçekler taktık hayata
saçlarımız o gün bu gün dağınık
rüzgârla anlaştık savruk yaşadık…
Düş kasabasına uğradık sonra
nakaratı hüzünlü bir şarkıydı yaşamak
kadehte şarabi bir aşk sunsa aşk
zehir demedi yuvarladı dudaklar
ahşap masalara düşen
çiğ damlası gözyaşlarını
doldur be saki yavaştan…
gökyüzü de ağlar kimi zamanlar
yatağın çiçekli çarşaflarını yeşertir
uyanır her hücre kendi tarhlarında
budar, aşılarsın ömrün konuklarını
bahçıvanlıktır bir nevi dünya
ayrıkotlarınla uğraşır durursun.
Düş şehrine uğradık en son
büyüktü caddeler dünyalar
kimin eli kimin cebinde bilemedik
kuşkular büyüttük gölgelerle
yolcular geldi gitti durmadan
durakları yoktu ömrün
ne mizan kaldı ne terazi
önce yabancı kaldık doğaya sonra insana
filikalı bir gemiydi kaçışlar
firari ülkelerde büyüdük
çok katlı duygulara kuş bakışı baktıkça
katıksız yedik önümüze gelenleri
insan doyarken acıktı
ne çok değişti hayatın mönüsü
tarifesi insan bedeni
çünkü hayatın yoktu eskizi…
sancılı baharlar
sırnaşık yazlar
yabancı sonbaharlar
körkütük kışlar
mevsim döküntüsü yıllar…
sıkı bir çiçek yetiştirdi bahçıvan
unut gitsin çiçeği…
farz edin bu bir peri masalı
unutun gitsin sözceleri…
Neslihan YAZICILAR