10
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
1097
Okunma

herkesin geçtiği o yoldan geçerdim
uzun ince miydi
yoksa geniş, kısa adımlı
yılları çivilediğim
geride bir dizi bıraktığım zaman
tutsak eviymiş önünden umarsız geçtiğim
çevresi kalın duvarlarla örülü yer
önünde askerler nöbet tutardı
sanırım kaçmasın diye nazım hikmet’ler
sonra gördüm yattığı yeri
ortaya kurulmuş eski sac sobayı
pencere önündeki küçük masayı
duvardaki rafda dizili çay bardaklarını
içim katmerli acılarla doldu
deniz gezmiş’ler için kurulmuş darağacının önünde
karanlık hücrelerden yükselen diri ahlar duydum
boğazıma düğümlendi karanlık
tek kişilik zulümhaneler
.
daha ben çocuktum
başını mahalle hocalarının örttüğü
çöp adama kefen giydiren
.yaşamaktı gerçeğim
nerden bilirdim
yaşamı kimler öldürür!
nasıl inerdim daracık merdivenlerden
balık kız diye yakalardı erkekler
bırakıp atarlardı sokağın ortasına kızları
bilmezlerdi o atılan insanlık
çürürdü kuytu izbesinde yolumun
düşürmek istemezdim elimden gülüşümü
sıkı sıkı tutardım
sen sahibi oldum daha sonra
masalını yazdığım
eteğimi havalara uçuran
bilmezdim hayat nereye kadar taşır
incecik düşlerimi
nerde koyar mezara
ölünce sevenler.
sürekli elimde taşıdığım çiçekleri
düşürürdü gelinciğimin yapraklarını
hayatı dünden gömenler
gezerim yaşadım diye
hiç eksilmez tutsaklar
kalın duvarlar ardında
duyulur iniltisi
halkın!..
30. 01. 2015
düzenleme: 02. 08. 2019 / Nazik Gülünay