3
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
878
Okunma
Okunmuş günler üzerine
Bütün bu yazılanları unut/ma
Çocukluğumuzun resmini
Sevince ayaklarımın gülümseyen çizgisini
Susmanın da konuşmak olduğu ibadetini
Bir kez ,bir kez daha unutma
Denize taş atan hayalin kızıl saçları soluyor
Birimizden biri herşeyi söylemeliydi,dedi
Ve saksı kocamandı geçen mevsimlere inat
Ben ki
O sokağı binlerce kez geçtim arkamda insanlarla
Nasıl ağıda bulandıysa bükülüş
Her akşam bir nehir dolaşıp durdu ruhumu
Düş dudağının söz odalarına sürůlü
Penceresiydi yalnızlık
H/ecesinde boğulan yolculuğun isli saatleri
Yağmur nağmeleriyle Islanır
Özlemleri ikna eden liman olsaydı şayet
Gölgeler uzakta kalırdı
Gölgeler ki yanıbaşımızda
Karanlığı korkularla sevmiyordum
Bu yüzden dokunuyordum ışığa
Peki
Umudun umduğu sır hüznü
Gözyaşı üzümü..
Ahh inancın şaraplaşmış öyküsü
Renk çığlığı bahçelerin atılan oklarıyla
Yeşili koruyorum
Susayan tohumları
Hala oradayım
Hala buradayım
Hala hiçbir yerde
Boğazıma kadar dolan testi
Gece ve ay’ın olmayacak ötesi
Karanlığım ben.
Ruhumun bana ettiği rüyalar
Kaderin nefesinden boşar mı beni bilmiyorum
Kendimi kendi içimde öldürüyorum
Gözlerimde uzun karanlık
Kafesinde çırpınan kuş serenadı
Kızıl gök..
Bir yalan daha doğur bana
Bir yalan daha
Doğru olsun güz yaşımın vakti
Şair değilim fakat
Bir kez daha yazıyorum
Aklımın yorğunluğundaki ağır taşı
Titreyen parmaklarıma
Yollara bakmaktan ve çokça kırmızı kokmaktan mı kırıldı
Sesimin kanatları
Ki bu sana iyilik
Bu bana ölümdü
Dilinin uyuşmuş közünü yıldırırken
Arzuhallerimin halsiz kılıçları gün ışıması
Hangi şerbetin tasında olgunlaştı da ruhum
Böyle,böyle yalnızlık koktu tenim
Anlatın bana
Bana yeryüzündeki evleri değil
Papatyaları anlatın
Bir kez,bir kez daha gül’ün kanamasına kanayım
Anlatın bana
Karanlığım ben.
5.0
100% (12)