2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
873
Okunma

/…Neresinden başlanır ki anlatmaya
Her yanı yarım bir hikayenin ? …/
Hiç sönmemiş bir toyluk kıvılcımı bu
Yahut
Kör bıçaklara uzanmış
kurbanlık bir koyunun boynu;
en olmadı
bitimsiz aşk hikayesi bile diyebilirsiniz
mahzuru yok ; bilirsiniz…
Bitmemiş sürgünlerden geliyordum oysa ki
Elimde kalan
hiç tükenmeyen acıların iyesi bir geçmiş
ve umudu hep baki bir gelecek/ti …
Siz bilmezsiniz aslında
Ne yalanlar biriktirdim gözlerinizde,
Ne acınası duygular vurdu karaya
Denizin hiç olmadığı
Karanlık ve uzak şehirlerinizde…
Oysa hiç gitmemiştiniz oralara;
Siz
bildiğiniz coğrafyaların
koordinatları belli konforundayken,
Haritalandırılmamış yaban bölgelerin
Acemi kaşifiydim ben…
O sebepledir ki ;
Pür-i pak bir kirlenmişlikti üzerimdeki,
İnanmazsanız avuçlarınız içine bakın
Nasıl da tertemizdi ! …
Halbuki en çok da siz oynamıştınız çamurlarımla ;
Bayramlıklarınız üstünüzdeyken
Yeni yetme Rüya’larımı bile
Kirletmeye çalışmıştı tertemiz elleriniz !
Ama şanslıymışım yine de ;
Siz
Kirlenmeyi de bilmezmişsiniz…
Ne hikayelerim vardı oysa benim ;
Elimde kalakalmış bir yarım bir düş,
Yokluğun derin kabusları,
Ve iç sızısı yalnızlığı Gün’ün…
Halbuki bilmezsiniz siz
Aslen gecedir yalnızlığın hakiki iyesi;
Ki
Bu yüzdendir zaten
İçimin
Ay’la Güneş gibi yer değiştirmesi…
Dedim ya
Bilmezsiniz siz ;
Ya da bilmezden gelirsiniz…
İkibinondokuz’un Nisan’ı
İstanbul...
5.0
100% (5)