ENGRAM
Ellerim yavru kuşun pençesi kadar küçücükken de,
kartal pencesi kadar kocamanken de dokundu günahların ve yasakların gövdelerine. Dokundu ve her dokunuşunda, dizimdeki yara izi gibi çetele çentikleri atıldı sinir sistemime, obsesif beyninin emriyle. Tramvaylara binmeden çok önce başladı travmalarım; ağaçtaki kuşa taş attığımda katil, rüzgârla uçuşan eteğe baktığımda günahkâr saydım kendimi, “kötüyüm” mührü bastım hafıza dosyamın kapağına en kırmızıyla. Yılların akışına bırakmak varken kendimi çocukluğumu da sürükledim ardım sıra ve elli yıl sonrama bakıyordum bu sürüklemeyle şimdimi görmezken. Az önce, çocukluğumda kesilen tavuk yumurtladı kafatasımda; yaşam kuluçkasına yerleştirdim onu ve bir süre sonra: çirkin insan yavrusu çıktı içinden, beyaz bir kuğudan vaz geçtim çirkin de olsam insan olarak kalayım beklentisiyle bekledim durdum büyümemi; ne büyüdüm, ne güzelleşebildim... ama sudaki aksine bakan narsistim yine de... Ellerim gibi, ayaklarım gibi, bedenim gibi miyop derecem de büyüyordu gözlerimde sinsi sinsi, güneşe bakacağım inadına çıplak çıplak çıplak bedenine bakmak yerine namahremlerin... beceremedim, beceremedim!.. hep günahta ve haramda takıldım, hep ruhumun hastalıklı tarafında... Yunusun karnındaki Yunus gibi çaresiz ve korkağım zaman denilen karanlığın koynunda; suyun basıncı altında mı ezilmekte zihnim yoksa uzayın boşluğu için de mi, hiç çözemedim. İlâhî ve insanî emirlere uymadığım gibi, af da dilemedim... ve nasıl dilenir de bilmem... Serçenin ürkekliğindeki masumiyetini, denizdeki iyotun tezeliğini, çiçeklenmiş ağacın güzelliğini, gidenin arkasından bakanın o an bile içinde olan ümidini, şekerini bitmesin diye yalayan çocuğun neşesini hiç göremedim... çentiği atıldı... istemedim değil, istedim... tam bakacakken hayata ve her şeye ayaklarım takıldı gölgeme, düştüm, kendi üzerime. Düşmek dedim de, yaprağını her dem koruyan karayemişten düşmüştüm yaşım on üç –uğursuzluğu uğurlu bilirim-; içindekilerle aklım karışmıştı, düzeltmek için iki numara saçlarımı düzeltmiştim, çentiği atıldı... Çok... sanıp da aşık olmamıştım, çentiği atıldı... Okuyup da anlamadıklarımın, görüp de algılamadıklarımın, bilip de söyleyemediklerimin, sevip de terkettiklerimin hep çentiği atıldı kaderimin defterine... beynimin defterine... 14 Mart 2019 |