2
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
947
Okunma
can çatlar
ben öznesine sûr üfürür
bilirsin
ruhun aynasına
bölünür direngen görüntüler
susar çarpımların hiçliğine
lunaparklarınızın salıncak zincirlerinden kopan
gürültücü nesneler
an gelir
parçalanır diz vurulan dağ
çakıl taşlarını arar sahil
nehirler doğuran pınarın gözlerinde
sızar ketum kentler
çatlak kadehlerin dudak izlerinden
çocuksu menziller arayan
kervanın hörgücüne
balkan ezgilerine düşen
kolları kesik bir halay yeri oluverir aniden zaman
hasanı vururlar uzak köprü başına
mutedil tuna hırçın fırçasıyla çizikler atar
suyuna çırpınırken debre
çırpanın kırılgan mavi tuvaline
ve sen - o sen değilsindir artık
keşişler hücrelerinden bakakalırken doğuya
yeşil şehrin kuşluğundan
buz kurşunlar yolcu eder kan doygunu toprak
güneşin saçlarına
solar fesleğen
- üşür akak
ki - uzaklara sevdalarını bile unuttuğun abilerin suretleri
serer serin eylüllerin hasırını otağına
utanırsın - utanırım
isimsiz mezarlar gördümüzde
bulutlara kanat vuran
yılkıların şarkılarına
.
5.0
100% (8)