24
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2420
Okunma

şu kuş havada durabilseydi kanat çırpmadan,
bahçe duvarına gömülü çeşmenin karnından
su içen köpek öylece kalsaydı,
sıcak ekmeğin ucunu kemiren oğlan da
kanatlı kapı da kımıldamasaydı,
kavak yelleriyle sallanmasaydı birkaç kavak
bir soluk,
donsaydı orada an;
hayat derin bir uykuya dalsaydı birden,
belki anlardınız
bu eski sokağın
zaman denilen ünlü ressamın bir eseri olduğunu
ve tablo gibi durduğunu.
şimdi
parmaklarınızı kepçe yapın
göğsünüzü toprak;
batırın kalbinizdeki tarihe
yıkın bedeninizde ne varsa
ve kolaysa yaşayın bakalım
göçmüş geçmişinizin içinde.
yıkılan her yerde yapılmış bir sevda vardı önce,
yere düşmesin diye
Nula’nın gözyaşlarını avuçlarında toplardı Memet
yaşlı bir kadın Rumca söylerken oyun havasını
Türkçe oynardı hacı hanım.
Hacer’in yanık olduğun bilmeyen yoktu mahallede.
yarınlarını görseydi sevgiyle örülmüş duvar
acıyla çakılmış çivi
hiç üzer miydi canlı tanıklarını!
yıkın gitsin anasını satayım,
isterseniz yakın
zaten yapacak ustası kalmadı
merdivenlerin kırık basamaklarını.
Ö.N
5.0
100% (1)