14
Yorum
48
Beğeni
5,0
Puan
1952
Okunma

Griye teslim olurken İstanbul
Denize nazır loş bir masada
Kapattım gözlerimi
gittim geldim
zamanın sarkacında.
Genişledi sevgim gökyüzü kadar
gidişlerimi çaldı mavi yıldızlar.
Yenildim giderek küçülen yüreklere
en büyük erdemdi susmak
içimi çektikçe.
Geçmişin alaborasına
şahitlik etti akreple yelkovan
Beslendi yalnızlığım
çoğaldım sabahlarda.
Omzuma yük ettiklerim
kambur oluşturdu sırtımda.
Omuzlar yaralar ve kamburlar.
kilit ismiydi sınav kağıdının
boş verme olasılığını
sildim o yüzden aklımdan.
Ne bir hayalin içindeydim
ne aşk, ne umut
ne de biraz heyecan vardı.
İki siyah yalana
’’Evet’’ tükürdüğüm gün kadar
on para para etmezdi afili yalanlar.
Kahraman gibi ölmek istediğimde
Bir çiçek ısmarlayıp çiçekçiye
kendi cenazemi kaldırdım en önde.
Yetişemediğim geç kalmışlıkları gömdüm
mezar taşımın en dibine.
İnce bir yorgan
kar toplarken anılarımın üzerinde
Yaladı esen rüzgarın ıslığı
gönül duvarımı.
Esmer bir hüzne döndü zaman
bu kadar gerçek kaldım
anlatamadıklarım olsa da
hayal kadar.
Kuyularda büyüyense
bir tek annemin sesiydi duyulan.
Sol yanım üşüdüğünde
öptüğüm elleri gelir aklıma
buz kesiği gidişi bir de..
Düşe kalka bakarım
yanıp sönen ışığına özlemle.
Gamzeli düşler doğursa da zaman
daralan yüreğimde..!
Ferdaca
5.0
100% (31)