30
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1991
Okunma

Saat karanlık
kimliksiz düşüncelere gebe kalıyor zaman
soyunup iri memeli hayat
hüzün emziriyor dudaklara
kana kana
kapatıyor ağzını…
-susturuyor ne varsa-
teni ahşap bir masa
üstü çiğli dizelerle
bir terastan bakıyor diğer ben
özlemi konuk ederken
buyur ediyorum yalnızlığı
şehir, deniz içini çekerek saklıyor gri mavi gözlerini
durgun bir mey ince yağmur sarhoşluğu
çelimsiz kalıyor insanın cahili
şair diye geçinenleri
denize döküyorum…
-susmak var-
sessiz sessiz yararak denizi
genç bir şilep geçiyor edayla
dalgalarla karşılıyor İstanbul
düşlerimi vurup yüzüme
öpüyor durmadan boğazı dudaklarıyla
hediye ediyor yakamozu balıkçılara
kuşbakışı kız kulesine bakıyorum
kırık bir hikaye gibi duruyor karşı sahilde...
-susuyorum-
hüzne meyilli gece bu gün
çürük bir sakız gibi patlıyor balonu hayatın
dudaklarına yapışıp
kalıyor çenesinde insanın
elmas kırığı ruhunda
apakça bir kız ay
süzülüyor gecenin koynuna
yine de mutlu değil
ağlıyor musun İstanbul
başında kahırlı bir bulut
martılar geçiyor anlamsız kalıyor ses
içindekilere kanat çırparak…
-sustular-
özeniyorum sokak lambasına
sadık bir sevgili gibi bekliyor Halici
diyorum ki düş kurmakta bir sanat
yönü bilinmez bir uçak
gökyüzüyle sevişiyor
işte tam o anda bir şarkı bölüyor anı
“ah İstanbul İstanbul olalı”
körleniyor hayat makası
keserken umut kurdelesini…
demli şekersiz bir çay
dizeler
sözceler
imgeler
buruyor ağzımın tadını…
- k/s /usturdum-