31
Yorum
75
Beğeni
5,0
Puan
2351
Okunma


Sicim gibi yağmur yağıyordu az önce.
Nefes alıp verişlerin dışında.
Hiç bir hayat izi yoktu
sapsarı kesilen karanlığın içinde.
Belli ki yangın daha uzun sürecekti
külün kimsesizliğinde..
Geçmişin alaborası
buluttan bir yol olurken ayaklarımın altında.
Yıldızlar oturacaktı sessizliğin dallarında.
Taradıkça saçlarımı yarım bir düşünce
Ses yaprakları konacaktı rüzgarlara.
Saat değeri taşıdıkça her saniye
akacaktı hayat taş duvarların ötesinde.
Soğuk bir havayı teneffüs ederken
karlı öpüşler buluşacaktı avuçlarımda.
Örtülüyken kirpiğim kirpiğine ay ışığı ile.
Kıyısı olmayan sularda yıkanıp
coşkun dalgalarda donacaktı yüreğim acı ile.
Sahibini ararken zaman
bir peri masalı bestelenecekti ömrüme.
Alacaklı olduğum hayattan
hesap soracaktı
’Eski’ dediğim en zengin kelime..
Çiçek yetiştirecektim yine
yaralarımın içinde.
Pervasız bir avcı gibi
Seviyordu yüreğim coşkuyla beklemeyi.
çünkü yoktu gelmenin vakti.
Alakoydukça pusulamdaki sihri
Tutuyordu yolları şiir.
Sensizliğin ötesini toplayıp
astıkça unutmayı şafağın koynuna.
Birikmiş düne kavuştukça yarınlar.
Hasar almadan hasret kalınmazmış
Mutlu olmanın
mutsuzluğu büyüttüğü bu dünyada.
Ağız ıslanmadan söz başlamazmış
oluk oluk şiir akıttıkça bağıra sevda
Yokluğun tükenmek bilmeyen saatlerinde
dört nala yaşadıkça...!
Ferdaca
5.0
100% (50)