6
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
1326
Okunma
Bir lambanın fersizliğine hangi düşü asabilir mısralarım
Elbisesi yok çocukların karanlığı,kayığını idrak edemezken...
Bu gece
Denize doğru uzanan kayalıkların ucuna yine ölümü üflediler ANNE!
Mavi benizli oyunlar düştü gölgelere
Her sokakta bir pencere ağlarken
Küçüldükçe ufalan gemilere sığmadı ayaklar
Odalar dolusu kuşlar öyle mahzun ki saçımın telinde
Hiç bir boylama sığmayan kimsesizliğim
Başını göğsüme eğen kediden utandı
Göç etti barkından Eylül
Zılgıt yalnızlıkta kayboldu uçurtma
Bir Anne’nin göbeğinden soğuyor
Çocukluğum
Eyvah..
Yüzü ve sesi yok resimler
Parmaklarıma hissizlik verirken
En çok beyazını okşardım eylül yüzlü harflerin
Soluğundan geçerdim çiçeklerin ki
Suyun göğsündeki yosundan utandım
Aklımın halatına yer ve gök
Kıyamet estirdikçe
Aynadaki şeytanlar masumiyeti kırıyor
Yorgunum ve hala üşüyorum
Enkaz duvarları arasında gül yüzlü ellerin diyarıyla
Örtün üstümü...
5.0
100% (26)