15
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1552
Okunma
söz sözle boğuldu
kurşun ağırlığında suskular
akort edilemeyen
bir ses buldum bana doğru uzanan
tek düze ses sessizlikten farksızdır
ayrılıkla sınanırken yürek
sızıp kalmışım yörüngende
güneş balçığını arıyor
gecenin rengine büründü deniz
soluk bir yüzde gülen iki göz
ateş ve su gibi birbirine düşman
bir gülün halkalarında gördüm
imgelemi ve duyguları aşan mutluluğu
o toplam dokunun ipliğiydim
bir kum tanesi gördüm düşümde
zindanın zemininde
bir gün ya da bir gece
ne farkı olabilir ki
günlerle geceler arasındaki ayırımı
ay ile güneşin kumarına bıraktım
yerüstüne karşı mahrem yer altı
bana yabancı hep kuytularınız
kendine çıkış arayan sokakta
yolun ortasında bırakır beni gölgem
tam öğle vakti
giden gitmişliğiyle kalmış
geride kalansa acılarıyla
son tahlilde
ayrılığa dönük yüzüme alışamadım
som acı gerçeğime soyundum
tanıyamadı beni aynalar
rastlantıların oyununa düş/tüm
bağışla beni ey ömür
yanan küllerimdi
uyanıklığa değil bir düşe uyandım
hayatın rengi kelebeklerde
geçen yılların gönlünü almaya çalışsam da
gelecek / şimdi / geçmiş....ne varsa
arayışımın bitimi kendimdim
dağlar tutmuşken başı dönmüş bulutları
keşkelerle başlayan cümleler kuruyorum
kırlangıç uçuşunda geldi geçti ömür
talan edilmiş bir yaşamın ortasında
yüküyle batacak gemi gibiyim
NAİL YAVUZ , iZMİR