13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1706
Okunma
Bu onun hikâyesi
Yüzümü buruşturan
Gözlerimin ferine
İpotek koyan
Kara, kapkara kömür olur
Yaz vurunca başına
Saçları…
Her martın onyedisinde
Toyca aya doğar
Alırken ecel
Anasının son nefesini
Bir el vermeden ona
Ele verir can yongasını
Sararan her başak
Başında paralanır
Ekin güzlerinde
Para etmez,
Çuvalıyla ceviz
Ve ipek saran her böcek
Avuçlarına nazlanır
Onun hikâyesi bu
Yetim gömleği diken bir ana
Sevda yuları takan bir avrat
Ve paçasına dolanan
Üçü kızçe biri yiğit
Dört evlat
...
Dünya…
Yapmayı sevdiğim kadar
Sevmedim hiçbir şeyi
Biri diğerlerinden
Daha sulu göz
Öbürü cevval asker
İlki az şımarık ilk göz ağrım
İlle sonuncu erkek evladım
Bildiğim ne varsa anlattım
Hele karım
Feda olsun ona bacağım
Da yeter ki gülsün
Yeter ki şenlensin
Evim barkım ocağım
Kireç vurdum duvarlarına
Miras değil vazifeydi
Tüttürmesi kolay mı
Baba ocağı
Harabe düştü elime
Adam ettim
Biri öz dördü öksüz
Altı kardeştim
Hepsinde helal emeğim
Tek bacakla…
Ya iki olsa
Olmadı
Ben teslim ettim
Dizim yukarısından
Kangren bu
Beni durdurdu
Kendi durmadı
Kızçem
Yazma bunları
Tek bacağıma gelin gelen
Avradım…
Su yeşili gözlerine
Ve sararan saçlarında
Bir hayat ki sorma
Eğmeden başımı
Ve yüksünmeden niyazına
Altmışı üç gece
Ellerinle toprağıma kondum
Acele etme gelmeye
Oğlum… kızım…
Bir de kara taş ocağım
Öpmeye doymadığım
Avuçlarında…
Adımı koyun oğlumun oğluna
Bir de unutmayın
Asmanın dalına taktığım
Cevizimin gövdesine yasladığım
Var olduğum zamanlarımı…
.........ASRAN