22
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2991
Okunma

deniz katran
gökte derin mor
parçalanmış ciğere
çürümüş ete benziyor.
dört yan ufuksuz kalmış
heybetli bir kale duvarı gibi
loşlukla sınırlanmış panorama;
bir adam duruyor katran kayada
is yolluyor nefesiyle yıkılmış geceye,
yaşı yaşım
saçı saçım,
kordan kasketi
alevden paltosu benim,
şeytan üflemiş yüzüne
suratı cüzzam bahçesi,
dilini dilbazlar çalmış
anlaşılmıyor yüreğinin lehçesi.
çağırdım şiirimin cinlerini,
ezdiler zamanı
her anı çiğneyip tükürdüler
sürgün ettiler namusu,
gözleri kandırıp
pezevenk artığı fahişeler çaldı bakışları,
yoksa denk mi sayılıyor
sevdanın has bahçesiyle
eski kerhane sokağı!
yine içime sızdım gizlice,
isterseniz giydirin bana deli gömleğini
inadına dinleyeceğim kendimi sessizliğin sinesinde;
belki inilti duyacağım derinimde
belki dişe dokunur bir kahkaha,
telaşlanmayın!
daha çok var sabaha.
sen uyu kuzum,
nöbetçiler uyumaz;
serin sularda yüz düşünde
dinsin hasretin,
saklı gölümüze el giremez
fikrim de sağlamdır benim
yüreğim de;
her gecenin devriyesiyim artık
dolaşıyorum etrafında
kimse taş atamaz nilüferime.