4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
848
Okunma
bilmek yetmiyor bazen
gözü pekçe umutlar çarpışırken bulutlarla
dört mevsimin çırılçıplak kayalarda
nasıl çiçek açacağını
aklına getir
bir savaşın içinde beraber yürüyoruz
yüreğine dokunsam
gözleriyle bekleyen toprak
yağmur vuruşlu sesini dinletir
eteğimde ortası sarı renkli çiçekler
göğe kurulan merdivenlerden avuçlarına yuvarlanır
dağları yumuşatan kavga misali
düş kurarım
elimde zeytin dalı
kolay değil
yıldızlarla yerin birleştiği kavşakta
derin iç çekiş pervane kesilirken göğsüne
yaşamak ırmağı gömülen yalnızlık
saat gibi işler bileğine
alevine sığdır halimi kısaca
mutlulukla hüznü pekiştirmek
bir çocuğun süt çığlığını
uyutmaya benzer
sen uyutma
cebinde tayım
mısralarında hep
yarın/ım
bilmek yetmiyor bazen
iki dudak arasında çıkan takva nın
sonsuzluğa karar kılan kokusunda
yükseldikçe deniz.
akşamlar duruyor boynunda
güzelim ışığın yüzü utanıyor
düşerken her adım atışta
resmine...
şehir özlüyorum kalbin derinlerinde
hemen kaçsam diyorum ellerine
koluma giren yollar
acı veren seslerini anlatıyor
duymuyorum
ölümü ne zaman öğreneceğim
bilmiyorum
kaldım ortasında yağmurların
boşaldı tüm insanlar odalardan
damarlarıma satır satır işlerken kalemini
beni hangi adreste bulur kuşlar
bilmiyorum
bilmek yetmiyor bazen
boğuk sesimle çocukluğumu kırıp atıyorum
bu kenti /sokakları
bütün söyleyemediklerimi
uçurumlarından inerken acının
sevincin dağlarında çiçekler kokluyorum
yoksul ve kimsesiz balıklar gülüyor
çarpa çarpa dalgalarına
iç çekmelerini çalıyorum
penceremi aç
yorgunum
bilmezsin gözyaşımın damlasından can diye aktığını
masada ekmeği/testide suyu unuttuğumu
uykulu gözlerimle saksılar topladığımı
köşeye
saatlerin tırnakları uzamakta
ve otuz beşi geçmekte adım
gel yanıma otur
uzaklığın tadı bilinsin
yoksul ellerimi açarken
duaya...
5.0
100% (6)