5
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
1420
Okunma
yaşamla ölüm arasında sabrın çalkalandığı sular
ve içimizden bir çığlıkla ayağa kalkan uykular...
gece,ses ve yürek
rüzgarların içli şarkısında sürer yankısını
dağılır gözyaşımın damlasından kalma günler
gülüşün şehrin sırtından inerken
yeni sayfaya otağ düşler kurmak
sessizliğin üzerinde ter yarası
tutsak olurken kalbe
dirençli sevinçler boşalırken avuçlarıma
sabahları ölürken yürümek
boşuna değil
boşuna değil
haydi gökyüzü
bağdaş kur ve anlat mavini
tohumu sensiz çalınan topraklarını
yüzüm arkada değil
dikende,hatada
geçmişte
yüzüm önde
dağların göğsünü saracak kadar
baktığım noktada şah
ışığının dili karanlıktan
koruyacak kadar
haykıran dudaklarımda
bilincini yitirmiş tarihler bağlamıyor beni/
beni nakşidillerin ağızlarındaki ağıtlar
bir dilim ekmek uğruna kendini vuran türküler
ve özgürlük adına dilimdeki kilit
bağlıyor...
umutsuzluğun kıyısına çöken çocuklar
yüreğime ağrı saplarken
susma üstüme yağan yağmur
ve yoluna yoldaş olduğum sevgili
gözlerimdeki sır
güneşi bile içemezken
başka hücreye akamam
ki,benim düşüm
ölüm cehenneminde cennet
önce ateş olup yanmak
sonra yandığı yerden çiçekler açmak
dua nöbetlerinde yürümekli yarın
boğma zamanı gamzelerimin içinde
Mayıs çiçekleriyle kalktığım diriliş
dokunmasın kimse ruhuma diye
ay ın diliyle heceler söktüm
hatırlıyor musun
yağmuru ormanı ve çocukları
peki ya gözlerimi...
dünya değişiyor
değişiyor dünya sularla birlikte
uzansam teninin her teline şimdi
yanar mı parmaklarım
içimdeki sancı nedir bu kelebekleşmen
bulutlara çarpıp çarpıp gökyüzünü güldürmen
ah kalbim
yağmur yağmayınca toprak gülmez
çentik at düşlere uyansın avuçlarına
duasında kıblenin
5.0
100% (6)