1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1109
Okunma
hani; kokuların ve renklerin ve seslerin birbirine karıştığı,
tarih olmuş bir pazar yeri tarumardır
arkada kalan kalıntılarla kirli bir menemen yapacak kadar ileri sürmüştür hayat
kartonlar ve kontraplak kasalarla onbinlerce yıldır aynı rengi taşıyan bir ateş yakılır
karnın tok
ihtiyaçlar hiyerarşisinin bir türlü koyvermediği başkalığını laf arasında tekerleyen herkes;
hem birbirini sevmeye hem de birbirine küfretmeye epeydir bağımlıdır
zaman hep ilericidir
tüm insanlar gerici
bu kadar da bulanıktır yaşamın özsuyu
ne zaman ki kurtarılmış bir parçaya vaadedilen kapılara dayanır,
o vakit ki; ürkütücü bir zayilik başlar.
hiçbir oluş benliğimi bu kadar derinden bıçaklamadı benim
yitik.
bir bebeği kargışlamak kadar acı, masumiyete ilenmek kadar kesif
hiç bir kılınış bu kadar kanlı revanlı netlik de taşımaz.
yitiğin yolu bir acaiptir.
cennete zamir olarak girer, cehenneme sıfattır
araf ın en hayvansı filozofudur
rotasına her şeyin hem en onurlu hem de en şerefsiz halleri çıkar
bolca da normallikler
bir sürü aziz ve orospu ile melek ve puşt arasında gider gelir aklı
homo sapiens ile kabil arası kurulan tüm bağlar onu tutamaz
yeri de yurdu da yoktur
yitirilenin zamanı yoktur
yitenin de
ön pencereden bakınca arka sokağı görür
bu yüzden kurtaramaz onu insanlık bir araya gelse.
sonra geri gelir aniden
sis dağılır
gerçek acı burda başlar
bıçağı sökerken büyür yara
çok derinlerden ve uzaklardan dönmüştür
yaşanılan gasilhane soğuğu gibi ürkütür
yaşamın bu kadar hastalıklı ve masum olduğunu görmek acıyı avutur.
yitirilen neyse bulunur.
5.0
100% (1)