0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1340
Okunma

Hayli düşünceliydi çıkarken mağaradan
Duvardaki resimler, değildi hiç sıradan
Mutlaka anlamları vardı ama sır neydi?
Esrarengiz fiğürler sahiden şahaneydi
Mağaradan çıkınca peşine düştü arı
Kanatları adeta, yırtıyordu rüzgârı
Cemil bey habersizdi hayvanın takibinden
Durdu… Sigara yaktı çıkarıp sol cebinden
Sonra boğulur gibi öksürdü birkaç defa
Bıkmıştı ondan gerek yoktu itirafa
Cep saatine baktı: beş geçiyordu dördü
Hayır üçtü, gözleri rakamı yanlış gördü
Çıktığı gibi indi, yamaçtan yaşlı adam
Artık eve döneyim dedi olmadan akşam
Vadiden geçip tuttu kasabanın yolunu
Toz toprak oluverdi ceketi, pantolonu
Simya’yla yavruları, çok merak ediyordu
Gerçekten özlenmeyi hepsi hak ediyordu
Kırda yalnız yürürken düşündü Simya’sını
Çünkü o değiştirdi, kalbinin kimyasını
»Gözü görsün de yeter,« dedi kısık bir sesle
»Hatta çocuğum gibi, bakarım bin hevesle.«
El kaldırmadı geçip giden bir arabaya
Ancak bir saat sonra, ulaştı kasabaya
Hiç kimse sevmiyordu zaten garip adamı
Hatta »Keçi Cemil’di« kasabadaki namı
Veterinere geldi; heyacan doruktaydı
Girdiğinde üç kişi sırada kuyruktaydı
Selam vermeden geçti, yanlarından hızlıca
Yardımcı kız »Buyurun!« dedi ona nazlıca
Cemil bey telaşlandı: »Simya nasıl, iyi mi?«
»Gözü görsün veririm, vallahi her şeyimi.«
Selma gülümseyerek »Çok iyi amca.« dedi
-O, çok güçlü, harika ve sabırlı bir kedi.
-Simya’ya götüreyim, peşimden gelin lütfen.
-Eskisi gibi değil; çok gelişti bilim, fen.
-İki saatte bitti, gözün amaliyatı.
-Açılınca bayağı değişecek hayatı.
»İnşallah kızım.« dedi Cemil bey heyacanla
»Canının farkı yoktur -inan- bendeki canla.«
Odaya girer girmez, gitti hemen kafese
Bir saat koşmuş gibi kaldı nefes nefese
Yaşlı adam onunla birden gözgöze geldi
Merhamet göz yaşları akarak yüze geldi
Bandajıyla daha çok acıklıydı manzara
Saka, köpek ve ceylan bakıyordu onlara
Onu görünce koştu, Maviş, Benekli, Sarı
Bu esnada yan camdan, izlemekteydi arı
Yaşlı adam üçünü öperken başlarından
Tüylerine bulaştı, akan gözyaşlarından
Benekli yalıyordu, burnunu Cemil beyin
Dedi ki: »Küçüğü ne kadar tatlı her şeyin!«
Veteriner »öyleler« dedikten sonra geldi:
-Garibin görmesine, bir iltihap engeldi.
-Ama şimdi sol gözü açılacak, görecek.
-Diğer kediler gibi güzel hayat sürecek.
-Kulağın duymasına kan pıhtısı engelmiş.
-Sivri bir şey deriyi sıyırmış hatta delmiş.
-Kulağının içinde toplanmış akan kanlar.
-Belki de saldırmıştır ona diğer hayvanlar.
Şirin Simya’yı aldı Cemil bey kucağına:
Sağ elini de koydu, yumuşak bacağına:
»Onu ben yaraladım, boyun eğdim öfkeme.«
»Bende ne sabır vardı ne de bir muhakeme.«
»Bir akşam yemek yerken, sofraya hücum etti.«
»Devamlı bakıp durdu ve canıma tak etti.«
»Kovdum koymasına da, yine geldi, saldırdı.«
»Bu zâlim de çatalı tam hayaya kaldırdı.«
»Fırlatınca garibe, sağ kulağına değdi.
»Bir süre sessiz durdu; başını yere eğdi.«
Öylece duruyordu kıpırdatmadan kolu
Cemil bey kedisine, baktı gözleri dolu:
»Yaptığım şey zulümdür yüce Allah katında«
»Cezamı çekeceğim, birgün yerin altında.«
Teselli niyetiyle, Halit sözünü böldü:
-Bu olay sayesinde içindeki şer öldü.
-Öyle değil mi ama...Kendine bir bak hele.
-Dördünün sayesinde, geldin bu güzel hâle.
-Artık sevgin, şefkatin, merhametin var cana.
-Yoksa kim yana yana, deva arar hayvana.
-Baksana çocuk gibi, tutuyorsun kucakta.
-Titriyor parmakların gezer iken bacakta.
-Kalbin titrerse titrer, parmakların Cemil bey.
-Yüzünde tebessümler peyda olur peyderpey.
S / ÂYE 7 KASIM 2017 / ESKİŞEHİR