0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
953
Okunma
46. DOĞURGAN HÜZÜNLERLE
dere-tepe gezinen kimsesizlerle
coştururdun şiirimi, zulüm zamanlarında
doğurgan hüzünlerle donatırdın özümü
sıra-dışılığın sırları toplaştıkça bağrımda
fırsat bu fırsat, demezdin hiçbir vakit
aynalara sövmezdin
mecazlarla, ağıtlarla, burcu burcu saflıklarla
sevgideğer seslerle yaklaşmayı denerdin
hayatımın inişlerine ve çıkışlarına
çıldırarak kuvvetlenen özlemin
artık, gümüşî bir iç hesaplaşma
çözündürse benim donukluğumu
tirşe sıkıntıların koyaklarında
(): Körfez’de Edebiyat, Kasım 2014, Sayı 14
47. EİRENE’YE GAZEL
"Ey gül, sükûta varmasını emret bülbüle!"
Yahya Kemal
---
sevdiğin kelimelerde ben de kekeliyorum eirene(x)
okuduğun kitaplarda ben de yitiriyorum kendimi
duyarlığının yozlaşmalarla çarpışmasını izledim
ve hiç kimseninkilere benzemeyen mimârisini
aldım o yalvarışını bağrıma bastım
gölgesiz bir akşamüstünü özleyişini
yüzünün otobanında acılar çırpınıyordu, gördüm
durmaksızın çığlığına yapıştırdım sesimi
yaz(g)ısıyla yaşayan imgesel kız, eirene!
önemsedim senin anti-militarist inceliğini
(x): Eirene: Yunan söylencesinde, doğa’nın ve zamanların tanrıçalarından biri. Barış simgesidir.
() : Dil ve Edebiyat, Nisan 2015, Sayı 76
48. ÇEKER GİDERİM
bir gün çeker giderim
tamamlanmak arzusunda yarım bir şiir vardır
ona çeker giderim
göğün en saklısında sönük bir yıldız vardır
ona çeker giderim
çakal ulumasında kaybolmuş bir kuş vardır
ona çeker giderim
yarıldı-yarılacak kırılgan bir kalp vardır
ona çeker giderim
ille bir mağlup vardır, ille bir mahcup vardır
bu dünya ahvâlinden
ona çeker giderim
(): İmece Edebiyat, Nisan 2015, Sayı 19
49. O ZAMANLAR
fırtınalarla tanıştık biz, büyük fırtınalarla
lekesiz hatıralara sığındık, elimizden geldiğince
nereden ve nasıl gelirse gelsin zulüm
dağların gölgesini gölgemiz, suyunu suyumuz
belledik de öyle yaşadık dünyayı, dibine değin
aşktan ve şiirden başka her şeyi yabanıl bildik
kırlangıçlar vardı, gökyüzünü sürüklüyordu ardında
aklımızın koordinatlarında: burgaçlı sevişmelerin binbir türlüsü
henri bergson’un sezgiciliğiyle güçlendik, günü geldi mi
rüyâlarımızı romantizmin en uçlarında gezdirdik
apaydınlık bir direniş geçiyordu bize sarmaşıklardan
aşktan ve şiirden başka hiçbir şeyde değildik
Berfin Bahar, Şubat 2015, Sayı 204
Berfin Bahar, Mart 2015, Sayı 205
50. FOTO-DÖRTLÜKLER
1.
içine içine mâviliklerin
çekilen çilelerin, bastırılmış duyguların
bakıyorsun içine içine
daha şubat başındayız: yüzünde yüzlerce cemre
2.
tek başına kalacak kadar cesursun
gökyüzüne doğru o büyük yürüyüşte
eylül günleri’nden kalma
yanık sözler mi taşıyorsun güneşe
3.
asık suratlı hukuk kitaplarını bir türlü sevemedin
turgut uyar’ı, kazancı bedih’i, joan baez’i ölçüsüz sevdin
deprem yüreklileri, şizofrenleri, kudurmuş bir denizi
şu türklüğün hârikası: düzmece demokraside
4.
parsel parsel pazarlanmış bir ülkede doğdun sen
soyguncunun, tefecinin cirit attığı bir ülkede
giyotine gönderirler burda tertemiz sevgileri
hüzün-kız, sana şimdi âsi bir türkü gerekir
5.
ey ıssızlık denizinin kanatsız martısı
yalnızsın
rüzgârsızsın
şiirsiz kalamazsın
6.
tanrı’ya karşı gülümserken
gülümserken tâzecik ekinlere
aşırı bir sevdayı gövertebilir misin
yaşamakla ölmek arasında gide gele
7.
ağız dolusu güldüğümüze bakmayın
birer çift mutsuzluk diyârıdır ömürlerimiz
hadi türkü söyleyin birlikte, deseler
söyleyemeyiz
8.
yorgunluğu da güzeldir o güzelim insanların
tek söz olsun konuşmadan durmaları da
eyüp peygamber sabrının derinliğinden
çizgiler taşırlar alınlarında
9.
kızgınlık dediğin böyle olur
toplum kurallarına, töreye, önyargılara
sırtımızı döneriz, umursamayız
zulmünüz de kâr etmez, gün gelir sevdamıza
10.
başka nereye dayayabilirdik
acımsı bir ağaca dayamışız sırtımızı
yalnızlığı damıtmışız kırların dağarcığından
arayan soran olmamış ki, şimdiye değin aşkımızı
11.
hep paylaştık bir şeyleri
acıyı yoksulluğu hüznü ve yenilgiyi
servi ağaçlarının tam karşısında
tam orta göbeğinde yaşamın
12.
nice zebâniler gördük, kan gövdeyi götürende
yalan-dolan, yıkım-kıyım ömürleri öldürende
sivri uçlu bıçaklar hep dostlukları bitirende
biz dostluğu yeniledik: kalbimizin gül örsünde
13.
üç kafadar, nereye mi gidiyoruz böyle
üç ayrı kuşaktan, üç hüzün yazıcısı
ilçeyi, kurumuş otları, çalıların hışırtısını
bırakarak, kuzey rüzgârlarıyla görüşmeye
14.
kaçış yok, kurtuluş yok bana bu hüzünlerden
nereye gitsem yalnızlığım çantada keklik gibi
tek söz beni çökertmeye yeter de artar bile
kaç feribot batırdım o dalgın gözlerimde
15.
kimi beklediğin kestirilemez
hep bir eksiklik duygusuyla yaşadın
hep bir eziklik güdüsüyle
bekleme boşuna, beklediğin gelmez
1990
(): Bir Nokta, Nisan 2015, Sayı 159