0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
786
Okunma
bir yaprak düşmüştü dalından
bir ağaç boynunu bükmüştü
su yolunu kaybetmişti
eylül yerini ekime bırakmak üzereydi
ve yağmurlar bardaktan boşalırcasına yağmaya başlamıştı
üstüm bir okyanusun derinliklerine dalmışım gibi sırılsıklam
bir taraftan rüzgar esmeye başlamıştı
gözlerin hatıramda kalmıştı
oysa gözlerin bir ırmağın sesini andırıyordu
papatyaların üstüne sessizce parmaklarımla dokunuyordum
saçların geliyordu aklıma
simsiyah saçların
parmak uçlarımda dans eden bir balerin gibiydi
sonra mayıs’tan kalma sevinçlerimin yerini
kar boranlar alıyordu
sessiz bir fırtına kopuyordu göğsümde
ve yüreğimin üstünde bir tekne batıyordu
güvertesine kadar boğulmak üzere bir şiir
çığlık çığlığa şarkı söylüyordu
yağmur damlarında seni arıyordum
sen yitik bir şehirde kayboluyordun
günlerden pazartesi sendromu olması lazım
oysa bir cumartesi akşamı seninle yürüyordum
teni kahvenin her tonunu anımsatan kaldırımları adımlar gibi
hiç keyfim yok bu aralar
gülüşünü kaybetmiş bir çocuk kadar yalnızım
umudum yok, sevincim yok, güveneceğim kimsem kalmadı
kendime de güvenim kalmadı artık
inancımda kalmadı
kendimi kendi içime gömmüş gibiyim
ama mezarımı ziyaret etmeye takatim kalmadı
ne gelen var, nede bu dünyadan uğurlayan biri var
sanki herkes ölmemi istiyormuş gibi
oysa ben çoktan ölmüştüm
sadece bedenen karşınızdaydım
ve ağır aksak kuş sesleri
uzaklaştıkça uzaklaşıyordu benden
ve boğuk bir geceyle üstümü örtüyordu annem
ışığı neredeyse sönmek üzere bir yıldız
odamın karanlığına meydan okuyordu
sanki yüreğimin altına bir mayın döşemişler
yüreğimden ses gelmiyordu
bu dünya sabrımı mı sınıyordu anlamış değildim
ellerimin kiriyle gözyaşlarımı siliyordum
umudu düşünerek uyuyordum
acı ile uyanıyordum güne
darağacına asılan bir mahkum gibi
ibrahim dalkılıç
30/09/2017
00:05 izmir
5.0
100% (2)