4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1824
Okunma

Merhaba ne güzel gözleriniz var...
Sizin de ’ yeşil mi’ baktık birbirimize?
Hoş geldin...
Hoş geldin sende...
Ne güzeldi gömleğiniz gökkuşağına benzerdi...
Ne güzel baktınız siz de, güneşin resmini çekerdim...
Af edersiniz küçük hanım, rahatsız mı ettim?
Hayır, sadece biraz ürkektim...
İnceliğinize nispeten uzun duran boyunuzda
bir çocuk hafifliği fark ettim…
Kokladım önce bir kez çocukluğunuzu...
Kendi kendine acı çeken yüreğinizde
Israrcı bir acele fark ettim…
Uzaklaşması mümkün olmayan bir eza idi…
Bu yüzdendi uzaklaşma sebebim.
Üzerime zarif bir kapı açıldı…
İçinde bade, vals, aşk ve muhabbet
ve alabildiğine bir sofra...
Gözlerim sana müzeyyen sofrada sükût ediyordu...
Bakışınızı yakaladım, der…
Sırça köşkler vadeden elleri ellerime
nefesi nefesime değer...
Bir adımlık mesafeden öper ağzımı
Hepsi bu kadar(derim)
öyle zannederim...
Yüreğinin isyanına karışıyordu şarkılar...
Bilmiyordum ne söylüyordu...
Giden sevgilinin arkasından söylenen
bir melodiyi anlatıyordu sanırım...
Bilmiyordum kime söylüyordu...
Penceresiz bir ev gibiydi orası
Kapısız bir duvar…
Peki ne demeye pencereme geliyordu?
Ne demeye aklımı çeliyordu?
Ne demeye bu sarmaşıklar
der aguşlar?
İşte kavga burada başlar...
Her vakit halledilecek bir mesele…
Her vakit bir bilmece
ve husumet var!
Nasıl böyle olduk biz?
Ne çabuk geçti vakit?
Yaz geldik, yaz gittik.
Bir önemi var mı yaş farkının? Der…
Gözyaşı aynıdır insanın ne fark eder?
En çocuk yerinden öpüyorum derim...
Sen bil ya da bilme
İyi ki geldin...
Keşke gitmeseydin ya neyse...
5.0
100% (6)