4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
877
Okunma
O’na
Varlığımın mukaddes sanısını çeken sancılarımın en derin yokluğuna...
En sağlam urganları kestim parça parça… Pamuk ipliğine bağlı olursa vefa olur mu?
Ay dolanıp dursun başucumda… O da türlü türlü hallere bürünecek nasıl olsa…
Mevsimsiz döküldü sıvası
Eylül, ekim, kasım
Üçü bir arada derdin
Kapısı ahşap
Penceresi ahşap
Rüzgâra açık, yağmura dost
Karla kucak kucağa evin.
Koca bir ömrün bütün yaşanmışlığı
Gurur belki de beşiğidir kibrin
Nice ayrılıkları sütüyle besler
Sıcaklığıyla sarar
Öylesine sarmalar ki şefkatinden
Boğulduğunu fark etmez insan
En kutsallarını ayırdı günübirlik olandan tek tek. İnce eleyip sık dokumak gerekti.
Eksikler toplanınca geriye hayat kalmayacaktı nasıl olsa…
Kiraz ağaçları,
Derenin şırıltısı
Tenime değen zemheri ayazı
Umudu karaladığım saman kâğıdı
Arsız kadın gülüşlerinde kaybolur.
Sonra derler şikâyet zamandan
O halde nereye koymalı insanı.
Eteğini öptüğüm kadın
Eteğini tuttuğum da kadın…
Sırtında uyuduğum kadın
Sırtına yaslandığım da kadın…
Omzuma yasladığım kadın…
Omzunda yaşlanacağım da kadın…
Ellerinden kınaları temizlendi. Başka hiçbir makyaj malzemesi olmadı zaten. Saçları çözüldü. Kuşağı asıldı duvara. Vasiyetine uydu vasileri. Yapılanlar herkes için düzenlenecek törenden ibaret değil miydi nasıl olsa…
Sinan YILMAZ
5.0
100% (6)