9
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
597
Okunma
o fidana
kımıltısız her geçen gün inandı
kandil/mum
ne düşerse
aklına...
bir defterin ortasında
hayat akıp gider
salıncaklar kurulur.
ruha çivili aklın semasında bulut
perdelerini çeker
çarpıp buğulanır yoksulluğa
toprak kokusu yeryüzü
gitme şehirden
kıyılarda dedenin uçurtma kuyrukları
beyaz ölüm
-gel! orada da uçalım-
suyun sesinde deli gülmeler
toy vakti gökyüzünün
başını taşa vuran huysuz yeller
hatırla güzelliğimi
ki,bir takvimden uğradım sana
avuçlarımda yeni doğmuş sevinç
siyah ve mavi
vurmayın
dağılır şiirler
kuş kanadında
kan...
yığınca ıslık sırrın hasretinde
yorgun gemi
gülümse
telli/duvak düşler
çiçek/nar açacak
bayram yapacak kuşlar
mevsim değişecek b/aşka
omuzlarına saçlarımı uzatan
harita...
biliyorum
duvarlarda konuşan vesvese
hüznün titreği
kirli göz nakışını boz/ma içimin
aynanın çatlağında tarih öldü
san
esirge gül suyuyla
ruhumu aşk.
sıyrılıp ellerden
gelirim parmak uçlarına seyran
anlamadım
ormana dolu yağmur ve insan
yağarken
son ışık gibi daldım
bakışlarına
geldim
rüyalara yüzünü sürdüğünde sazım
çıldırtıp/ağlatıp bir odayı
kuğu beyazlığında düşenim
göğsüne...
say ki
kırılmış bütün saksılardan geriye
içime nehirli adın kaldı
say ki
dumansız yangın gibi ortasındayım
alnının
say ki
sadece biraz
hıçkırık
Kaldı
bil ki
en çok atları severdim tahtadan
ak ve kanatlı olanlarına koşardım
titrerdi en karası/
en karası düşüm
uzun sessizliğe uzandıkça
sıçrayıverdi
önüme
terkisinde şehre düşen
kadın.
-gece gözlerimi aç
korkmam iyi niyetli karanlıktan-
hatırla
içinde sesim
en son kör ve kısıktı
yinede
kulaklarına değdi.
5.0
100% (11)