3
Yorum
15
Beğeni
4,7
Puan
882
Okunma
kendimi aşan güzelliğin ayaklarına bilen
şiirin mayasıyla sevişir gibi...
ne zaman yorulsa sesim
gün erken kalkar şakağıma
yetim yüreğimde göğün başı
pencere pervazlarına kaçıncı yüzümü sürer
sürgün rengi silik
ve yorgun
belleği yok uçurumlara
tek bir mısra bile düşürmez
ölü yılan dile dökülemeyen
geçmiş/
saatlere bocalanan maskara
ben öyle diyorum
içimin bozgun
hikayelerine.
-uçurum gövdeleri sağır bulutlarla dönen-
paslanmış suskunluklarda
insanlar gitti
kan/ter şarkıların mevsimine
deprem mutlaka vardı
cehennemin
bilmiyorum
kundaklanmış emanetler
hangi vurgunda
gittiler
kırılmış aynalar gibi alnımdan
bir dalda
bir yaprağın
kıpırtısına döndüm
öpe öpe aşkın çekimini
içerime aldım
günışığını.
su yarığı avuçlarımda
düş çırpıntısı ahh...
gözümün önünde siyah dumanlarla inen
yutkunurken boğazımın düğümüne şehri
tenimi şiirden deri
örter
içinin Marmara`sına düşen kendimi çek
kulelerce yükselt
uçmak ki aklımın
tavanına.
yokluğunda
ince ince sızarken tabanlarına
merdivenlerde yalnızlığın bana benzeyen
ayak sesleri gülümser
bir aşk için
sizden saklı yanlarıma
eskimem.
örtün üzerimi ilk kıymıkları gibi
sayıklamalarımı.
5.0
90% (9)
2.0
10% (1)